12 Eylül solun üzerinden silindir gibi geçince; solun kalesi sayılan, sözcülüğünü üstlendiği varoşlar sahipsiz kaldı.
Pastadan aldığı pay da artırılmayınca varoşlar, muhalefetlerini gösterecekleri yeni bir adres aradı ve bu boşluk siyasal İslam eliyle dolduruldu.
Sonraki süreçte de din, Türk siyasetinde daha ağırlıklı hale geldi.
Darbeyi yapanlar CHP ve AP kökenli partileri de seçim dışında tutunca MSP milletvekili adayı Turgut Özal’ın ANAP’ı tek başına iktidar oldu.
Tek başına iktidara gelen ikinci parti ise Milli Görüş çizgisi kadrolarının egemen olduğu, ANAP’a göre daha da muhafazakár AKP oldu.
AKP’nin şansı, Cumhuriyet tarihinin en büyük iki ekonomik krizi ile iki büyük deprem; yıpranmış-yaşlı siyasi kadroların yarattığı moral bozukluğu ve seçmen iradesinin yüzde 45’inin TBMM dışında kalmasıydı.
ANAP ve AKP’nin en benzer yanları yeni parti olmalarıydı.
DSP’Yİ DMP YAPIYORLAR!
Bugün ise diğer koşulları ’es’ geçip, ’yeni parti’yi neredeyse iktidar olmanın tek koşulu gibi gören bazı eski siyasiler faaliyetlerini artırdı.
Önce, Eskişehir Belediye Başkanı Prof. Dr Yılmaz Büyükerşen merkezli gelişmelere bakalım.
Büyükerşen, solda gibi; ama etrafında epey sağ kadrolar var ve onlar olası liderlerine, "Sağ ya da sol değil; merkez bir partisi kuralım" diyor.
Ayrıca Ecevitler, Büyükerşen’i çok beğenir.
Bu avantajla, 100 milyon YTL parası olan DSP’nin, adından ’Sol’ kaldırılır yerine ’Merkez’ konursa iş çözülmüş olur.
Hem yeni bir lider, hem de yeni bir parti doğar.
Bu noktada sözü DSP Genel Başkanı Zeki Sezer’e bırakıyorum:
"Büyükerşen, bizim başarılı bir belediye başkanımız. Kendisini takdir etmeyen de yok. Gerisine dedikodu gözüyle bakarım; çünkü DSP’nin adını da ilkelerini de değiştirmeye tankıyla, topuyla da gelse kimsenin gücü yetmez."
Solda, DİSK’in "Ne olacak bu solun hali konuşma" toplantıları da sürüyor.
BİR PROFESÖR DE SAĞA
Merkez sağda da mevcut partilerden umutlarını kesenler Süleyman Demirel’in desteğini aldığı ileri sürülen Prof. Dr. Mehmet Haberal adını dillendiriyor.
Bu senaryoya göre de "Baba" isteyince Mehmet Ağar, DYP Genel Başkanlığı’nı bırakacak, DYP’nin adı sola da hoş gelecek biçimde yeniden düzenlenecek.
Haberal’ın program yazdığı da konuşuluyor; ama Ağar da "Meydanlar benim" diyerek gezmeye devam ediyor, bu haberlerle ilgilenmiyor.
ANAVATAN Partisi Genel Başkanı Erkan Mumcu da bu senaryolara duyarsız.
Yani ortada CHP’nin karşısına Büyükerşen’i, DYP ve ANAVATAN’ın karşısına da Haberal’ı çıkarma olasılıkları var.
Bu hareketlerin partileşmesi başarıya ulaşır mı ulaşmaz mı bilemiyorum; ama yönlendirmeleri yapan akil adamlar Türkiye’nin sorunlarının derinleştiğini, sadece AKP’ye karşı çıkmanın yetmediğini, umut vermek gerektiğini bilmek durumunda.
İşsizlik, yoksulluk, yolsuzluk ve bölünme korkusu temel sorunlar.
Bu sorunları çözmek de bölünmekten değil bütünleşmekten; yeni partiden önce sorunları çözecek umudu vermekten geçiyor.
Yoksa birileri, kendilerini kurtarmakla Türkiye’yi kurtarmayı birbirine karıştırıp, ülkeyi bir kez daha baraja takabilir.
Böyle bir olasılığın yaratacağı sonuçlar görmezlikten gelinemez.
Çünkü, umutsuzluğun seçmeni nereye sürükleyeceği tahmin edilemeyebilir.