Şükrü Küçükşahin
Şükrü Küçükşahin
Şükrü KüçükşahinYazarın Tüm Yazıları

Sadece benim özgürlüğüm

BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan, türbanla üniversiteye giriş yolunu açan düzenlemenin laikliği güçlendireceğini söyledi.

Bunda ne kadar inandırıcı olabildi bilemem; ama düzenleme, Anayasa değişikliği yerine YÖK üzerinden yapılsaydı daha az gerginlik yaratır ve daha geniş mutabakat sağlayabilirdi; çünkü Türkiye bu noktaya gelmişti.

Zaten, öğrenciler içe sinmeyen yöntemler kullansa da, bir ölçüde rayına girmiş olan soruna YÖK ve üniversiteler üzerinden çözüm bulunabilirdi.

Bu yöntem hiç denenmeden laiklikle çelişebilecek bir yola sapılıyor.

Liberallik iddiasındaki çoğu aydın da örneğin, moda ve ucuzluğu nedeniyle yeğlenen parkayı, totaliter anlayışın forması diye nitelerken, türbana, "özgürlük ve modernizm sembolü" sıfatı yükleyerek düzenlemeye destek veriyor.

YA DİĞERLERİ

Önce Erdoğan’ın sözlerine bakarak şunu sormak gerekiyor:

"Ortada AİHM kararı da varken, din derslerini zorunlu olmaktan çıkarmak mı yoksa türbanı üniversiteye sokmak mı laikliği daha çok güçlendirirdi veya en azından, iki düzenlemeyi birlikte yapmak daha samimi olmaz mıydı?"

Bu olsa olsa, "Önce benim özgürlüğüm" demek olur.

O nedenle ki AKP’liler, kangrene döndüğünü savundukları türbana apar topar çözüm getirirken, zorunlu din dersi gibi imam hatiplerin sayısının fazlalığını ve burada binlerce kız öğrencinin okuyor olmasını, Alevilerin durumunu, azınlıkların sorunlarını, hatta hatta laik devletin her kamu binasında mescit/cami bulunmasını es geçiyorlar. Türbanı "özgürlük ve insan hakkı" diye savunanlarda da aynı sorun var.

Türban takanların, "dinimizin şartı" demelerini bir kenara koysak dahi bu kesimlerin, başı açık olmayı hálá "günah" kavramı içinde gördükleri, en fazla, "günah işleme özgürlüğü de var" dedikleri ortada.

Oysa, "başı açık da olacak, kapalı da" demek ayrı, iki hali de özgürlük ve insan hakkı kavramı içinde görmek ayrıdır. Böyle görmemeleri acaba "günaha gireriz" kaygısından mı?

Belki de bu nedenle, bir ülkede türbanla ilgili hoşa gitmeyen karar alındığında meydanlara çıkan, yazılar yazanlar, Basra’da "tesettüre uymadılar" diye 50’ye yakın kadının katledilmesine; İran’da, "perçemi görünüyor, çizme giyiyor" gerekçesiyle her gün 500 kadının sokaktan toplanıp karakollara götürülmesine ses çıkarmazlar?

SAÇIUZUNUNHAKKI

İlginçtir; açık oturumlarda da, kişisel sohbetlerde de türban taraftarlarının geliştirdiği yeni bir söylem var.

"Başı açıklara baskı yapılıyor" denip örnek verildiğinde hemen, "Canım halkımız zaten müdahalecidir" yanıtı veriliyor; ne güzel bir savunma!

Yine bu nedenle mi acaba, "özgürlük" diye bildiri yayınlayan bazı prof’ların okullarında "Reis" lakaplı "ahlak zabıtalarının"(!), "Saçın uzun" diye erkek, "Kıyafetin dekolte" diye kız öğrencilere şiddet uygulamasına hiç ses çıkarmadılar, tek satır yazı yazmadılar?

Yoksa, böylesi olayların yaşandığının, bu gerekçeyle bazı öğrencilerin eğitimlerini bıraktığının farkında mı değiller?

Başbakan, "Adaleti tüm vatandaşlara sağlamadıkça huzur olmaz" dedi ya, özgürlük de böyle; "Sadece benim özgürlüğüm" demekle olmaz.

Çifte standart ise ne gerçek dindara, ne de gerçek liberale yakışır.
Yazarın Tüm Yazıları