İLKER Başbuğ’un nerede yargılanacağı sorunu da sanırız ortadan kalktı ve görünen o ki kendisi için uzun bir yargılama süresi başlıyor.
Selefinin tutuklanması ve yargılanma yeri üzerindeki bu tartışmaları Genelkurmay Başkanı Org. Necdet Özel’e sormak istedik, malum soruları yazılı yanıtlama geleneğini yerleştirdiği için öyle de yaptık.
Gelen yanıt ise kısa sözlü oldu, Org. Özel’in tutumu şöyle özetlendi:
“Bu konuda yazılı, sözlü; olumlu veya olumsuz bir değerlendirme yapmak, görüş belirtmek, yorumda bulunmak istenmemektedir.”
Özel Paşa’nın bu konuda nötr kalmış olması farklı yorumlara tabi tutulabilir.
Ancak bunu, TSK’nın yargıya yönelik eski tutumunu terk etmesinin işareti gibi okumak da, “Bir şey denecekse o söz siyasi otoriteye ait. Zaten siyasi otorite de değerlendirmeler yapmakta” diye değerlendirmek de mümkün. SINN FEIN OLAMAYIZ ÇÜNKÜ
En fazla, “Özel Paşa’nın seleflerinden farkını ortaya koyan bir tutum” diyebileceğimiz bu açıklamaya başka yorum yapmak zor.
Bu nedenle, önceki yazımın devamı çerçevesinde, Org. Özel’in tam da yeni davalık olduğu BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’la sohbete geçeceğim. Pazartesi günkü yazımda devletin BDP’ye bakışını, “Sinn Fein, ‘Şu tarih itibariyle terör eylemleri durdurulmuş’ dediği an IRA tek bir eylem yapmıyordu. BDP ise tam tersini yapıyor. Sinn Fein dağı kontrol ederdi, BDP dağın kontrolünde” diye özetlemiştim.
TBMM’de görüştüğüm Demirtaş, “Yanlış bir bakış” diye başlayıp devam etti: “Sinn Fein, IRA’dan önce kuruldu. IRA onun içinden çıktı. DEP ise PKK’den 15 yıl sonra, 1990’da ve ondan bağımsız kuruldu. Kuran PKK değil, yani. O nedenle Sinn Fein gibi olamayız, ama benzer etki yapabiliriz.”
“Nasıl” sorusunu yanıtlarken de ‘silah bırakma’ şartını ileri sürdü.
Kendilerine bağlı olmadığı için, “Silah bırakma işini PKK ile görüşün” dediklerini, ancak tepki topladıklarını anlatan Demirtaş, silah bırakılmadıkça Sinn Fein ile BDP kıyasının reel bir karşılığı olmayacağı düşüncesinde. YA BİZ TANIK OLURSAK
Ölümler sürdükçe bu gerçeğin değişmeyeceğine inanan Demirtaş, Leyla Zana’nın da bunu ifade etmek istediğini, “Silahı bırakın” değil, “Susturun” dediğini belirterek, Kürt sorunuyla ilgili bazı anekdotlar verdi.
Seçimden hemen önce Öcalan’la mutabakata varıldığını, hazırlanan bir metnin devlet görevlilerince, Kandil’e götürüldüğünü, orada eklenen bir maddeye Öcalan da onay verince ‘anlaşma noktasına’ gelindiğini anlattı.
Ancak, seçim biter bitmez bir devlet görevlisinin kendilerine, “Siyasi risk ortadan kalktı” dediğini, ardından operasyonların başladığını söyledi.
Bu yeni süreçte en belirleyici isim ve ideoloğun AKP Ankara Milletvekili, Başbakan Erdoğan’ın Başdanışmanı Yalçın Akdoğan olduğunu, Akdoğan’ın Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’dan da daha etkili konuma getirildiğini, KCK operasyonlarını dahi onun planladığını ileri sürdü.
KCK operasyonunda 2.5 yıldır PKK ile devlet arasında diyalog kuranların tutuklandığını, bu isimlerin bakanlarla konuşmalarının dinleme tapelerinden ayıklandığı için ‘suç’ görülen sözlerin nedeninin anlaşılmadığını vurguladı.
Demirtaş, yarın bu arkadaşlarının kendisi ile Gültan Kışanak’ı mahkemede tanık göstermeleri halinde gideceklerini de belirterek şunları dedi: “O zaman ne diyecekler? Gerçekten olanlara üzülüyorum. AKP büyük yanılgı içinde. Yapılanlarla evet, BDP örgüt olarak ‘yok konumuna’ getirildi. PKK ve KCK ise güçlendi. Çünkü gençler bize değil onlara gitmeye başladı.”