SEKİZİNCİ Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın ölümüyle ilgili önceki yazım üzerine dönemin bazı tanıkları aradı, benim aradıklarım da oldu.
Daha sağlıklı bir tartışma için bazı bilgileri çok özetleyerek aktaracağım.
Özal’a en yakın bir isim, Mehmet Keçeciler’den başlayalım.
İlginç bir ayrıntı verdi Keçeciler; meğer ANAP’tan ilk 16 milletvekili Özal’ın, “Siz istifa etmiyorsanız, ben istifa ediyorum” dediği için istifa etmiş.
Keçeciler, “Yeni partiye de Turgut Bey’in Cumhurbaşkanlığından ayrılmasına da karşıydım; ama o istifa etmesin diye bunu yaptık” dedi. ÇOK ISRAR ETTİM
Süreç yeni bir partinin yanlışlığını ortaya koyunca, ANAP’a dönme kararı veren Keçeciler, rızasını almak için Özal’a gittiğini aktarıp devam etti:
“Türk cumhuriyetleri gezisine çıkmadan son görüşmeyi benimle yaptı. Uzadığı için de havaalanına gecikmeli gitti. Bir iki basamak çıktı, nefes nefese kaldı. Hiç böyle görmemiştim. Yorgunluktan öte hastaydı. Kalp nedeniyle sürekli diyet yapması, kilo vermesi lazımdı. Bembeyaz kesilmişti, o halini görünce korktum. ‘Bu geziye gitme’ diye çok ısrar ettim. ‘Bu hükümet Ermenistan-Azerbaycan savaşında Türk dünyasını küstürdü. Ben de gitmesem iyice küserler, bizden tamamen koparlar’ diyerek direndi ve gitti.”
Gazeteci arkadaşımız Servet Kabaklı da şöyle bir düzeltme yaptı:
“Nakşibendi Hazretleri’nin türbesinin etrafındaki toprağı Turgut Bey’in isteği ile aldım. Toprak aldığımı görünce, imalı bir şekilde ‘Çok al lazım olacak’ dedi. ‘Ne demek istiyorsunuz Sayın Cumhurbaşkanım. Allah uzun ömür versin’ dedim. ‘Ne yapacaksın, sen dediğimi yap’ karşılığını verdi.”
Neden otopsi yapılmadı konusundaki bilgiyi ise Halil Şıvgın anlattı:
“Ölen bir cumhurbaşkanıydı. Geride kuşku kalmasın diye otopsi önerdim. Semra Hanım, ‘Turgut Bey’in parça parça edilmesine izin veremem, buna dayanamam’ dedi. Yapılacak bir şey yoktu. Keşke devlet tavrını koysaydı.” GUT TEŞHİSİ VE OTOPSİ
Dönemin GATA komutanı emekli general Ömer Şarlak da arayıp “Kışladan Kampüse” başlıklı kitabında ayrıntılı yer verdiği şu bilgileri aktardı: “O seyahatin gecesi rahmetli beni aradı. ‘Ayağımda ağrı var, bir bakar mısın’ dedi. Hemen cihazları alıp 23.00 gibi Köşk’e gittim. Semra Hanım yanındaydı. Bir ayağında terlik, diğerinde tokyo vardı. Tokyolu ayağını görür görmez, ‘Sizde gut var. Bu hastalık kalp damarlarını da etkiler. Yarın geziye çıkıyorsunuz, hemen operasyon yapalım. Bu sizi rahatlatır’ dedim. ‘Okuyacağım çok dosya var’ diyerek reddetti. ‘Yarım saat sürmez’ dedim, ısrar ettim. Semra Hanım’ın da beni destekledi; ama ikna edemedim.”
Şarlak, ambulansın GATA yerine Hacettepe’ye yönlendirilmesini de anlattı:
“Olayı Yaveri Albay Aslan Güner arayınca öğrendim. Hemen kalp uzmanlarıyla beraber yola çıktık. Bir kilometre gittik, Güner yine aradı, ‘Durum iyi değil, biz geliyoruz’ dedi. Dönüp acil hazırlığı yaptık. Güner tekrar aradı, ‘Yol uzun, trafik yoğun. Hacettepe yakın, oraya geçiyoruz’ dedi. 15 dakika sonra biz de oradaydık. Hacettepe’de uzman doktor yoktu. İlk uzman müdahalesini biz yaptık; ama maalesef ölüm gerçekleşmişti.” Özal’ın saç tellerini saklayan Semra Hanım’ı da aradım; ama ulaşamadım.
Hâlâ saklıyorsa o saç telleri çok şeyi netleştirecek; o nedenle, ‘Geçmişte ailesine yönelik bir tehdit vardı’ diye düşünsek dahi artık o günler geride kaldığına göre Semra Hanım’ın harekete geçme zamanı geldi demektir.