PKK’NIN Eruh baskını sonrası 15 gün kaldığım Hakkâri’ye 26 yıl sonra yeniden ayak bastığımda eski BDP Genel Başkanı, Hakkâri bağımsız milletvekili adayı Selahattin Demirtaş’ı esnaf ziyaretinde yakaladım.
İki gün bütün etkinliklerini Mercedes aracının yan koltuğundan izledim. Camı açmasına dahi gerek yoktu, aracı gören herkes zafer işareti yapıp, “Ser çawe başkan” (Başım gözüm üstüne), “Se, se” (Üç, üç) diyordu. Araçtan inince sarılıp öpmeyen, cep telefonu ile fotoğraf çektirmeyen yok. Arada birkaç el sallamayan görünce “Bakın onlar da var” diyorum, “Onlar ya polis ya da askerdir” yanıtı veriyor Demirtaş. KADIN DEVRİMİ Kadınlar buluşması için belediye salonuna geçiyoruz, yeşil, sarı, mavi ağırlıklı rengârenk giyinmiş türbanlısı, başı açığı yüzlerce kadın, çığlık atıyor, zılgıt çekiyor, ıslık çalıyor, alkış tufanlı sloganlarla Demirtaş’ı karşılıyor. Salon tıka basa dolu, Demirtaş tezahürattan konuşmaya vakit bulamadan ter içinde kalıyor, kalabalık nedeniyle dışarı çıkma kararı veriliyor. Demirtaş, söze Kürtçe selamla başlayıp Türkçe konuşuyor, bitiş de Kürtçe. Çok sayıdaki tesettürlüsü dahil tümünün Demirtaş’a sarılıp öpmesi, fotoğraf çektirme yarışına girmesi çok dikkatimi çekiyor, “Bunlar hepsi korktukları için bunu yapıyor” diye takılıyor Demirtaş. Hemen görünüyor, kadın eski konumunu terk etmiş, sosyalleşme devrimi yapmış, siyasette temel taş olmuş, Demirtaş da onları bu sözlerle övüyor. “Oy namustur, satılmaz” sloganları eşliğinde sözlerini bitiren Demirtaş’ın kadınlardan ayrılması zaman alıyor, istikamet ‘demokrasi çadırı’. Çadırın önü Demirtaş’la beraber hareketleniyor, sivil toplum ve aşiret önderleri, AKP milletvekilinin ağabeyi, işadamları destek ziyaretleri yapıyor. “Gezmenize gerek yok, burada oturun bütün Hakkâri gelir gibi” bir espri yapıyorum, “Gerçekten öyle olur, ama ev ev geziyoruz” diyor Demirtaş. PKK AĞIRLIĞI HER YERDE Sokak, esnaf, ev ziyareti derken her yerde tablo aynı, akşam yemeğinde ise şehrin yaşayan tüm eski belediye başkanları destek amaçlı masada. “Hadi şenlik zamanı” deyince kendimizi bir futbol sahasında bulduk. Dopdolu, önlerde binlerce genç ve alan yine inliyor, PKK marşları, sloganlar, binlerce elin zafer işaretiyle kürsüye çıkan Demirtaş, oldukça sert konuşuyor, alandan da aynı tondaki sloganlarla yanıt veriyor, hedef Başbakan Erdoğan. “Çok serttiniz” diyorum; “Başbakan bize terörist diyor, böyle konuşmazsam bu taban kaldıramaz. Başbakan bizi anlamıyor” diyor ve şu örneği veriyor: “Üniversitede Kürdoloji konferansı vardı. Kimse gitmedi. Sanatçı getirmişler, vatandaş konsere de gitmedi. Çünkü başbakan, ‘Bakın bunu da yaptık’ dedi burada. Lütuf sanki. Hakkârili konferansı da konseri de protesto etti. O sanatçılar da bizim konsere geldi.” Biz alandan ayrılırken o sanatçılar Kürtçe şarkılarla alanı çınlatıyordu. Sabah ilk hedef, 300 korucu bulunan, geçen yıl minübüs bombalaması sonucu 9 sivilin katledildiği Geçitli Köyü, olay yerinde duruluyor, saygı duruşu yapılıyor, korucu noktasındakiler zafer işareti ile destek veriyor. Korucularla sohbeti sonrası köyde kurulan çadırda 400-500 kişinin karşıladığı Demirtaş, “Daha önce oy alamıyorduk, göreceksiniz ful çekeceğiz” diyor. Hiç şaşırmam, gördüklerim, yaşadıklarım çok fazla, yerimse bu kadar, uzun dahi tuttum (seçim sonrası devam ederim); ama demek istediğim şu: Hakkâri’de 3-0 hiç sürpriz değil, müthiş bir seçim organizasyonu var, orada ayrı bir dünya kurulmuş bile, ister kabul edelim ister etmeyelim PKK topluma ve siyasete damgasını vurmuş. Van’da da birkaç saat bağımsız aday Aysel Tuğluk ile dolaştım, Hakkâri kadar hareketli değildi, ama ilginçtir daha radikal gruplarla karılaştım; Başbakan’a yönelik ağır sloganlar işittim, neredeyse PKK’sız şarkı ve slogan duymadım.