AKP çoğunluğu tarafından Yüce Divan’a gönderilen eski Başbakan Mesut Yılmaz’ın avukatlarının hukuk bürosunda şu günlerde hummalı bir çalışma var.
Bu hummalı çalışmayı yürüten avukatların, kıs kıs gülmeyi ihmal etmediklerini de biliyoruz.
Bütün gazeteleri tarayan avukatlar, bazı haberleri kesip dosyalıyorlar.
Dosyaladıkları haberler, TÜPRAŞ hisselerinin yüzde 14’ünü alan, Galataport ihalesini kazanan İsrailli işadamı Sami Ofer ile Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın görüşme ve ilişkileri hakkında.
Avukatlar, Kanadalı medya devi Canwest firmasının, Star medya grubu ihalelerindeki büyük atağını belgeleyen haberlerin hiçbirini de atlamıyorlar.
Hazırlığın, Yüce Divan’da savunma için yapıldığı tahmin edilmiş olsa gerek.
YILMAZ’A YÖNELİK SUÇLAMA
Bu noktada önce, Yılmaz’ın, ‘Türkbank ihalesi sürecinde, ihalenin yapımında ve fiyat oluşumunda fesat karıştırmak suretiyle güdümlerinde bir medya düzeni kurmak için tüm organizasyonları gerçekleştirdikleri, böylece siyasi rant amaçladıkları’ gerekçesiyle Yüce Divan’a gönderildiğini anımsanmalı.
Yılmaz’ın, ‘Devlet alım-satımına fesat karıştırmak’ suçunu işlediği iddiasıyla 15 yıla kadar hapis cezası talep edildiğini de eklemeli.
Ayrıca; Yılmaz’ı, ihale öncesi, işadamları ile görüşmelerini gece yarısı ve evinde yapmakla suçlayan TBMM Soruşturma Komisyonu’nda, ‘Bir başbakan, ihalelere bu şekilde müdahale edemez’ kanaatine de varılmıştı.
Komisyon, gerçekleşmeyen o ihale sürecinde, işadamları ile görüşmesini gizlemeyen Yılmaz’ın, ‘Bunu kamu yararını sağlamak için yaptım.Bu amaçla herkesle de görüşürüm’ demesini de pek inandırıcı bulmamıştı.
KOMPLO MU, ALLAH’IN SOPASI MI?
Avukatların savunmalarına dayanak yapacakları Başbakan Erdoğan ve Kemal Unakıtan cephesine bakıldığında ise şunların görüldüğü bir gerçek.
Erdoğan, Sami Ofer’le görüştüğünü önce reddetti, sonra da sadece Davos’ta buluştuğunu, Ankara’da ise bir araya gelmediklerini söyledi.
Ertesi gün, Ofer’in, Ankara’daki görüşme nedeniyle Erdoğan’a teşekkür mektubu yazdığı ortaya çıkarken, Davos’ta, Erdoğan’ın da onayı ile Galataport ihalesinde değişikliğin masaya yatırıldığı bilgisi geldi.
Bu arada, Unakıtan’ın da firma yetkilileri ile defalarca görüştüğü; ihaleyi etkileyecek bir yasanın gece yarısı TBMM’den geçirildiği belirlendi.
Bu gelişmeler karşısında, Erdoğan ve Unakıtan, ‘Babalar gibi satmak için aktif pazarlama yapıyoruz.Herkesle de görüşürüz’ savunması yaptılar.
Tam bu süreçte, Ofer gibi, Canwest’in temsilciliğini de Mehmet Kutman’ın yaptığı anlaşılınca iki firma arasında bağlantı kurulmasında gecikilmedi.
Şimdi Yılmaz’ın avukatlarının Yüce Divan’da, ‘Başbakan’ı da mı ihaleye müdahale etmek, kendine yakın bir medya oluşturmaya çalışmakla suçlamak veya ‘Abdestinden şüphesi olmayanın namazından korkusu olmaz’ diyerek inançlı bir insan olarak müvekkilimizin abdestinden şüphelendiğine mi kanaat getirmek gerekli?’ demelerinin, bu davayı çifte standardın örneği gibi göstermelerinin önünde engel var mı?
Bu arada bizim de bir merakımız oluştu:
Mehmet Kutman’ın Yılmaz’la kuzen olmasını, komplo teorisine göre mi, ‘Allah’ın sopası olsa’ anlayışına göre mi değerlendirmek gerekir?