ANAVATAN Partisi Genel Başkanı Erkan Mumcu’nun daveti üzerine, Hacı Bektaş-ı Veli’yi Anma Törenleri’ne birlikte gidip geldik.
Yol boyunca Mumcu’nun gündemindeki tek konu terör oldu.
Dönüş yolunda da Kırıkkale’de şehit Kıdemli Başçavuş Şevket Kaygusuz’un ailesine başsağlığı ziyareti yaptı.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, ‘Muhalefet kandan medet umuyor’ sözlerine çok içerlemiş olan Mumcu, tepkisini şöyle ortaya koyuyor:
‘Büyük haksızlık. Kendisini milletin vicdanına ve Allah’a havale ediyorum. Ama kendi vicdanına da. Bakanlar Kurulu’nda bu konuyu en az beş kez gündeme getirdiğimde sessiz kaldı, bir aydır genel görüşme isteğime de duyarsız. Dört ay önce de Norveç’te, ‘Kürt sorunu yoktur’ diyordu. Asıl kendisine bakmalı; ne oldu da birdenbire barış güvercini oldu?’
Erdoğan’ın, PKK patentli ‘Kürt sorunu’ ve ‘Demokratik Cumhuriyet’ ibarelerini konuşma metnine koyan yakın çevrenin tuzağına düştüğü görüşünde olan Mumcu, Başbakan’ın ‘tuzağa düşme’ nedenlerini ise şöyle açıklıyor:
‘Derin devletle PKK’nın kendisine, hükümetine komplo kurduğuna; hedefin de 3 Ekim müzakere sürecini durdurmak olduğuna inanıyor.’
ANAP lideri, Erdoğan’ın devletin hata işlediği yönündeki sözlerini de, ‘Bu PKK’nın barış koşullarından biriydi’ diyerek eleştiriyor.
Olup biteni anlamadığı, bölücü teröre karşı ne yapılacağını bilmediği için hükümetin, panik atakla komplocu zihniyete sarıldığını söylüyor.
Hükümeti, 1999 ile 1 Mart arasında ve 1 Mart sonrası ile bugün arasındaki farkı görmemekle de suçlayan Mumcu, farkı da ortaya koyuyor:
‘Terör artık dış politika haline gelmiştir. Ama ne yazık ki hükümetin anlayamadığı bu süreçte Türkiye pozisyonunu kaybetmiştir. Bu kayıp Kuzey Irak’ı geri üs olarak PKK’ya yeniden kazandırmıştır. Türkiye, ne yapıp etmeli kaybettiği pozisyona acilen ve mutlaka geri dönmeli.’
Mumcu, bu noktada, ‘Ne acı ve tesadüfü eşzamanlılık: 70 yıl önce Musul’un kaderi çizilirken Türkiye bir Kürt isyanını bastırmakla meşguldü.Bugün de Kerkük’ün kaderi çiziliyor.Yine bir iç baş ağrısı’ diye dert yanıyor.
ANAYASAL VATANDAŞLIK
Mumcu, Kürt vatandaşların sorunlarının varlığının farkında olduklarını; ancak çözümünün ‘anayasal vatandaşlık’ çerçevesinde aranmasını istiyor.
Etnik kökene göre değil, tereddütsüz ve samimi olarak herkes için demokratik hak ve özgürlüklerin genişletilmesi yollarını açmak gerektiğini savunan Mumcu’nun bazı önerileri de şöyle:
Anadilin öğrenimi olanakları başta olmak üzere yeni adımlar atılmalı.
Vatandaşın, hak ve özgürlüklerin öznesi olarak var olduğu bütün siyasal sisteme benimsetilmeli.
Refah yaratılmalı ve de adil bölüşülmeli; vatandaş da buna inanmalı.
Etno milliyetçilik hiç yok olmayacak; ama bunu bölücülük dinamiğine dönüştürecek tüm tutumlardan kaçınmalı.
‘Üç beş çapulcu’dan ‘terör’e; ‘Kürt realitesi’nden ‘Kürt sorunu’na geldik; ama sonuç ortada. Çünkü, işin bölücü boyutunun geldiği yeni evresi görülmüyor. Bu nedenle derhal TBMM’de bir genel görüşme yapılmalı.