Paylaş
Bu sonuca Abdullah Gül’ün, Tayyip Erdoğan’a oranla daha yakın olmasına rağmen, an itibariyle Erdoğan’ın adaylığı daha önde duruyor.
Bu olasılık CHP ile MHP’yi farklı hesaplar içine sokuyor.
CHP’deki tabloyu önceki yazımda özetlemeye çalıştım, bugün de MHP’nin bakışını aktarayım; çünkü 30 Mart, MHP’de, ‘bende varım’ güveni yaratmış.
Bu açıdan MHP’nin hesap dışı tutulamayacağı açık.
MERKEZ SAĞ AÇILIMI
İşe de MHP’nin 30 Mart sonrası AKP ile ilgili şu tespitlerinden başlamalı:
“AKP’nin demokratik değerlerle örtüşmeyen bir potansiyeli var. Demokrasilerde vatandaş iktidara, ‘Vergimi nereye harcadın’ diye sorup oyunu ona göre verir; yolsuzluk, hırsızlık ortaya çıktığında ise onu cezalandırır.”
MHP’ye göre demokrasi dışı şu 3 denge, Türkiye’de bu kuralı işletmiyor:
1- Saadet Partisi potansiyelinin çok altında kalıyor, oyu AKP’ye gidiyor.
2- AKP, kamu gücü ve görevlisini seçime müdahale edecek şekilde kullanıyor.
3- Bunların üstüne Başbakan’ın karizması ekleniyor ve ‘Onu yedirtmeyiz’ söylemi sonuç yaratıyor.
MHP, CHP’yi ise sürekli dayak yiyen antrenman boksörü özelliğinde görüyor; “CHP kimi çıkarırsa çıkarsın yüzde 30 bandını aşamaz, aday antrenman boksörü niteliğini aşamaz. Bu da AKP adayına yarar” söylemini kullanıyor.
MHP, bu tespitlerin ardından kendisini ayrı bir yerde konumlandırıyor.
Teşkilat bazında olmasa da ideolojik söylemde önemli yenileşme sağlandığına inanılan MHP’de, milliyetçiliğe getirilen yeni yoruma; Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nda, ‘Yeni anayasanın insanlık onuru üzerine inşası; din, dil, etnisite gibi gerekçelere bakılmaksızın hukuk önünde herkesin eşitliği’ ilkelerine öncülük etmelerine dikkat çekiliyor.
ADANA, MERSİN, MANİSA ÖRNEĞİ
Hukuk gibi serbest piyasa ekonomisinin üstünlüğünü kabul etmiş, kültürel değerlere ise milli bütünlük çerçevesinden bakan MHP, bu gerekçelerle merkez partilerin özelliklerini uhdesinde topladığı anlayışında.
MHP, bu dönüşümlerin görülmemiş olmasını ‘Alo Fatih’, ‘MHP’ye kapatılmış kitle iletişim araçları’ gibi ‘demokrasi dışı dengelere’ bağlıyor.
Bunlara rağmen, muhalefet cenahında kendisine, yüzde 65-70 düzeyindeki sağ oylara ortak ve yüzde 30 sınırlanmasında olmayan tek parti diye bakan MHP, şu 2 kimliğin cumhurbaşkanlığını ısrarla reddediyor:
“Bölücülük sabıkası olanlarla ve yolsuzluk iddiasına bulaşmışlar.”
Gül’ü de Erdoğan’ı da bu kategoride gören MHP, “Milletin başı olacak, onun değerleri ile barışık kalacak; piyasa ekonomisi ve hukuk devleti ilkesini kabul etmiş bir aday” çıkarma iddiasında.
MHP’deki beklenti, AKP’den kurtulmak isteyen bir CHP’nin, daha ilk turda çıkaracakları bu nitelikteki adayı desteklemesi yönünde.
Bu yanıyla CHP ve MHP adayları arasında çok ciddi bir yarış yaşanacak gibi.
Önceki yazımda aktardım, CHP’nin üçüncülüğü kaldırma lüksü hiç yok.
Şu an görünen de CHP ile MHP, ortak aday belirlemekten çok uzakta, ilk turda ikinciliği alacak bir ismi çıkarmanın peşinde olacaklar.
Bu noktada da MHP, Adana, Mersin ve Manisa’daki başarısına şu atfı yapıyor:
“Öyle adaylar çıkardık ki, bu üç ilde de 3. parti olduğumuz halde başkanlıkları aldık. Bu kez de aynısını yapacağız.”
Paylaş