PAZARTESİ günkü yazımızda CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın, partisinin hafta sonu yapılan kurultayıyla ilgili değerlendirmelerine yer verdik.
Bize gelen yansımalara baktığımızda, seveni de sevmeyeni de Baykal’ın elde ettiği sonucu büyük başarı olarak görüyor.
Çünkü bizim de aralarında yer aldığımız çoğu kişinin öncekiler için ‘Bu son kurultayı’ tahmini yapmasına rağmen Baykal, dokuzuncu kurultayından, hem de siyasi yaşamının en büyük özlemi olan bir tabloya ulaşarak çıkmayı başardı.
Hemen tüm delegeden oy alan Baykal’ın yönetim listesi de deliksiz geçti.
Liderliği süresince üçü genel, üçü yerel olmak üzere altı seçimde de CHP, iktidar olarak çıkmamasına rağmen Baykal’ın, kurultayda elde edilen sonucu artık farklı yorumlamasının pek bir anlamı yok.
O nedenle, ‘Dikensiz gül bahçesi yarattı’ diye eleştirenlere, ‘Asıl şimdi parti olduk’ yanıtı veren Baykal’ın bu sözleri üzerinde durmak gerekiyor.
YÖNTEMDE DEĞİŞİKLİK OLMAZ
Baykal, bu sözleriyle sanki geçmişte iktidar olamamanın nedenini partide muhalif görüşlerin, farklı seslerin varlığına bağlıyordu.
CHP’de böyle bir tablo kalmadığına göre artık Baykal’ın eli çok rahat.
Ancak, buradan yola çıkarak, Baykal’ın, bütün eleştirilere karşın bugüne değin sürdürdüğü tutumundan farklılığa gitmesini beklemek yanıltıcı olur.
Örneğin, AB karşıtı görüntü verdiği, milliyetçi söylemde sosyal demokrat felsefeden uzaklaştığı yönündeki eleştirilere rağmen Baykal’ın, kurultayda en çok alkış aldığı sözleri arasında bu yöndeki açıklamaları da vardı.
Bu örnek siyasal yaklaşımla ilgili; ancak yönetim tarzı açısından da aşağıda sıralayacağımız eleştirilerde bir değişiklik olmayacak gibi.
Baykal’lı CHP, yetkili kurullarını yeterince etkin kılan bir parti değil.
Parti Meclisi, TBMM grup toplantılarında yeterli düzeyde tartışma olmuyor.
Her iki platform, daha çok genel başkanı dinleme zemini haline dönüştü.
Milletvekillerinin konuşması amacıyla geçen yıl başlatılan basına kapalı grup toplantıları, Baykal katılmadığı için ilgi görmedi ve kaldırıldı.
Kurultaylar öncesi hariç, il ve belediye başkanları ile milletvekillerini ayrı ayrı veya toplu buluşturan etkinlikler hemen hemen hiç yapılmıyor.
Bilim Kurulu’nun çalışma ve raporları ise pek ilgi görmüyor.
İSPAT HAKLARI VAR
Baykal’ın yakın çalışma arkadaşlarıyla ilgili eleştirileri de anımsayalım.
Genel Sekreter Önder Sav, Genel Başkan Yardımcısı Eşref Erdem ve Genel Sekreter Yardımcısı Mehmet Sevigen, son iki kurultayda neredeyse tamamını yakından tanıdıkları delegeden en az oy alan üç isim.
Son kurultaydaki homojen delege topluluğunun bile listede en alt sıraya koyduğu bu üç isim, CHP’de Baykal’dan sonra en tepedeki üç koltuğun sahibi.
Kendileri çekilmedikçe, aralarındaki ilişki bazen CHP’ye zarar veren boyuta ulaşsa da, Baykal’ın bu arkadaşlarını kenara alması şaşırtıcı olur.
Demek ki sonunda istediği gibi bir parti oluşturan Baykal, ilk seçimde bu arkadaşlarıyla başarıyı yakalayacağına inanıyor görünüyor.
Bu nedenle, belki de Baykal haklı; ‘CHP ancak bu tabloyla iktidar olacak ve Baykal’da ısrar eden delege de bu kez onu başbakan yapacak.’
Bunu ispatlamaları için ise ilk seçimi beklemek dışında bir seçenek yok.