Paylaş
TEPAV’ın ev sahipliğinde, yabancı diplomatların da yakın ilgi gösterdiği o toplantıda, Türkiye’yi iyi tanıyan gazeteci Hugh Pope, bize Uluslararası Kriz Grubu olarak hazırladıkları, (ICG) “PKK’nın Silahlı Mücadelesine Son Vermek” başlıklı raporu anlattı, çok ilginç detaylar verdi.
Başbakan Erdoğan dahil devletin ve AKP’nin önemli isimleri; PKK ve Kürt hareketlerinin önder adlarıyla ve sıradan vatandaşla detaylı, uzun görüşmeler yaparak hazırlanan raporun içeriği medyaya yansıdı.
BELKİ DE EV HAPSİ OLACAKTI
Pope, Erdoğan ve hükümet üyelerinin ‘bazı önemli değişiklikler olacağı’ konusunda kendilerine söz verdiklerini belirterek gelinen noktanın bunun çok ötesine geçtiğini ifade etti, kırılma adresi olarak da Habur’u gösterdi.
Pope’a göre oradaki yanlış PKK kaynaklıydı ve iki taraf arasında güvensizliğin tek kaynağı da Habur’daki o yanlışlıktı.
Ancak buna rağmen basına sızan ses kayıtlarından anlıyoruz ki Habur’da olanlar ağır bulunsa da hükümet, 2006’dan beri Öcalan ile yapılan (Pope’un ifadesiyle) ‘gerçek müzakereleri’ PKK ile de sürdürme cesareti göstermiş.
Pope’tan anlıyoruz ki Habur öncesi çok ciddi bir aşamaya gelinmiş.
Çünkü Pope’un, “Bu kırılma olmasaydı, belki de Öcalan’a ev hapsi konuşulacaktı” ve “Habur öncesi Ankara ‘Neredeyse başarmak üzereyiz’ havasındaydı” cümlelerinin başka şekilde okunamayacağını düşünüyorum.
Pope’a göre Erdoğan, Habur görüntüsü sonrası, varılan anlaşmaya onay vermeyince Ankara’daki bu hava tümden değişmiş.
Buna rağmen PKK ile görüşmelerin sürdürülmesi başka bir ilginç nokta değil mi ve Öcalan’ın, “Bir haftada sorunu çözebilecekken, engelleniyorum. Artık yokum” demiş olmasını bir anekdot diye kenara koymak gerekmez mi?
GENEL AF SÖZÜ VE KOMİSERLER
Peki ya Pope’un, genel afla ilgili şu sözlerine ne demeli?
“Bazı konularda masanın üzerindeki anlaşma oldukça basitti. İki taraf savaşa son verilmesi, genel bir af ilan edilmesi ve Kürt milliyetçi hareketinin yasal zemine dönüştürülmesi kararı aldılar.”
Yazılacak, söylenecek o kadar çok şey var ki; ancak en önemli soru şu:
Devletin üst düzeyde görüşmeleri sonrası PKK neredeyse meşrulaştıktan, Öcalan’ın yetenekleri devlet/hükümet temsilcileri ağzından teyit edildikten sonra nasıl oldu, ne değişti de şiddet, terör yeniden zirve yaptı?
Doğru yanıt, daha fazla görüşme içeriği ve verilen sözleri bilmekle mümkün.
Görüşmelere tepkiden çok destek geldiğine göre keşke bu konuda adım atılsa.
Sonraki yazılarda da devam ederiz, ama Pope’un yüzümüze çarptığı şu gerçek, özellikle de devlet ve BDP için çok düşündürücü olmalı:
“PKK’lı mı, KCK’lı mı bilmiyorum; ama belediyelerde birer komiser var.”
Buna son verilmesi gerektiğini ifade eden Pope, “Hem merkezi yönetimden para alacaksın, hem de şiddet olmaz” uyarısı yapma gereği de duydu.
Pope’un, “Ayrı devlet istemiyorlar” demesi ise ilgimi çekti, “Bunu söyleyenlerin profili ne? Söz sahibi mi, sıradan vatandaş mı? Özgüven patlaması yaşanırken bu sözler samimi ve gerçek mi” diye sordum ve aldığım şu yanıt üzerine, “Peki bu şiddet ne” diye düşündüm:
“Her düzeydeki kişilerle görüştük. Yüzde 90’ı bunu söyledi.”
Paylaş