Paylaş
O yazılarımda Başbakan Tayyip Erdoğan’ın kapalı kapılar ardında söyledikleriyle, kabine ve komuta kademesindeki değişikliklerden hareketle güvenlik amaçlı politikaların öne çıkacağını ifade ettim.
Erdoğan’ın, “Ramazandan sonra farklı olacak”, “Bir ölür bin doğarız” konuşmalarını da aynı çerçevede değerlendirmek gerekiyor.
İşte daha dün yine maalesef 10 şehit verildi, yüreğimiz, canımız yandı.
Bu acı Başbakan’ın sözlerinin gerekçesi, duygu dünyasının da aynası.
Gelin, Erdoğan’ın bu noktaya nasıl geldiğini, hükümete yakın duran SETA’nın yayınladığı, Hüseyin Yayman’ın “Türkiye’nin Kürt Sorunu Hafızası” çalışmasından hareketle açıklamaya çalışalım.
İYİ ŞEYLER OLACAKTI
Erdoğan’ın, 1991’de RP İstanbul İl Başkanı olarak, son seçimde Adıyaman milletvekili olan Mehmet Metiner’e hazırlattığı rapor, Doğu ve Güneydoğu Anadolu için, “Tarihin en eski devirlerinde ‘Kürdistan’ olarak adlandırılan coğrafya içinde yer alan bölgelerdir” diyen ilk raporlardan biridir.
AKP kurulurken ise programa, ‘sorunu kökünden çözme vaadi’ konmakla yetinilmedi yapılacaklar madde madde sayıldı, örneğin, “Terörle baskının karşılıklı olarak birbirini beslediği gerçeğinden hareketle” dendi.
Öcalan’ın yakalanmasının da etkisiyle başbakanlığının ilk yıllarını, neredeyse terörsüz geçiren Erdoğan için 2004 yeni dönemin başlangıcı oldu.
Terör yeniden hortladı ve Erdoğan, 2005’te Diyarbakır’da, “Kürt sorunu” gerçeğini kabul edip çözüm umutları verdi, OHAL’in kaldırılmasından TRT 6’e kadar pek çok ezber bozan adımı da art arda attı.
AKP de 2007 seçiminde bölgede birinci parti konumuna geldi.
Sonra, ilk adı “Kürt açılımı” olan büyük umut yayan adım atıldı.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül dahi “İyi şeyler olacak” dedi, ancak o adım Habur’da beklenmedik bir kazaya uğradı, hayal kırıklığına dönüştü.
Buna rağmen, “Milli Birlik ve Beraberlik Projesi” adıyla ‘Yola devam’ dendi. Uzatmayalım, ama sonuçta beklenen ‘iyi şeyler’ bir türlü olmadı.
PKK-BDP güçlenirken terör dur durak bilmedi, Öcalan yeni güç kazandı.
MİLAT HABUR İSE
Bütün bu olumsuzluklara rağmen Başbakan, yine de Öcalan ile görüşmeleri durdurmadı, atılabilecek adımlar olabilir mi diye baktı, bekledi.
Bu arada seçimden güçlenerek çıkan BDP özgüven patlaması yaşarken, AKP bölgede eski gücünü koruyamadı, çözüm beklenen TBMM işe yemin kriziyle başlarken, ‘demokratik özerklik’ ilanı sürece tuz-biber ekti.
Bu krizlere paralel terör yeniden büyük acılar tattırmaya başladı.
Anlayacağınız Habur’da yiten tılsımı geri getirmek bir daha mümkün olmadı. Buna rağmen Erdoğan’ın, Habur kazasının sorumlusu görülen Beşir Atalay’ı, (sanki biraz da istemeyerek) yine sorunu çözmekle görevlendirdi.
O gün ‘Belki farklı bir Atalay göreceğiz’ dedik, ama kaç gündür yer yerinden oynuyor, Atalay sanki sırra kadem bastı, neyse dün deprem için ortaya çıktı.
Tabii ki önemli olan Atalay değil, Erdoğan’ın bakışı, ama tahkimat önemliyse kadro da dikkate alınmalı ve asıl önemlisi orada yeni şeyler yapmaktır.
Bu yazı giriş gibi olduğu için görebildiğim ‘yeni şeyler’ sonraki yazıya.
Paylaş