GENELKURMAY 2. Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, 21 Temmuz’da terörle bilgilendirme toplantısında, yapılacakları makro seviyede planlayacak, birimler arası koordineyi sağlayacak Başbakanlığa bağlı yeni bir yapılanmaya gerek olduğunu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın da buna olumlu baktığını söyledi.Başbakan Erdoğan da ertesi gün ‘Arkadaşlar çalışma yapıyor’ dedi.Pazartesi günü ise Bakanlar Kurulu toplantısının ardından hükümet sözcüsü Adalet Bakanı Cemil Çiçek, şu aşamada böyle bir birime ihtiyaç duyulmadığını duyurdu. Erdoğan’ın, 5 Temmuz’da Genelkurmay’da kendisine verilen brifingde olumlu baktığı bu yeni yapılanmadan vazgeçtiğinin ortaya çıkması Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) ile hükümet arasında terörle mücadele yöntemleri konusunda farklı görüşler var, diye yorumlandı. HÜKÜMET YARI SİVİL KURUM İSTEMİYORKonuya hükümet açısından yaklaşıldığında üç kuşku göze çarpıyor.1- AB çevrelerinden sık sık ‘Askerin konumu AB önünde engel’ açıklamaları yapılırken, yarı askeri görünümlü bir kurum AB hedefine zarar verebilir. 2- Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği’nin yapısı daha yeni değiştirildi. Yeni kurulacak birim, o kurumun eski görevlerini üstlenecek, o günkü bazı bilgi ve belgelerine göre hareket edecek izlenimi doğabilir. Üçüncü kuşku Adalet Bakanı Çiçek’in bize söylediklerinde bulunabilir: ‘Bugün başbakanın koordinasyonunda ilgili birimler bir araya gelebildiği için böyle bir birime ihtiyaç yok. Türkiye daha, OHAL ne getirdi, ne götürdü, değerlendirilmeden yeni bir teşkilat kuracağız... Ama eksiklik buradan mı kaynaklanıyor, ona bakmalıyız. Yasal zeminde ise çalışmayı, Genelkurmay dahil 28 kurumun katılımı ile 2004’te başlatmışız, eylülde bitiriyoruz.’Bütün bu kuşkular haklı görülebilir; ancak basit bir örnek verelim. Hükümet, terörle mücadelenin en üst amirleri oldukları için bölgeye gönderdiği valileri, sadece muhafazakarlıklarına bakarak değil, yetkinlik, beceri ve hızlı karar verme özelliklerine göre de seçmeli. TSK BOŞ ALAN BIRAKMADITSK açısından ise en önemli sorun, terörün insan kaynağını kurutmak, teröristin hedefe ulaşma umudunu kırmak. Bunun için de 1- silahlı mücadele, 2- ekonomik, sosyal mücadele şart. TSK birinci mücadeleyi bir noktaya getirirken, sivile boş alan bırakmadı. Sivillerin alanına giren ikinci mücadelede ise Org. Başbuğ’un verdiği işsizlik ve eğitim rakamlarının ortaya koyduğu gibi, iyi de çalışmayan teşvik sistemi dışında etkin bir yöntem kullanılmadı. İkinci mücadelede sivilin de askere boş alan bırakmaması gerekirken, TSK bölgede üniversiteye hazırlık, okuma ve beceri kursları dahi açtı. Başbakan Erdoğan’ın, bölgede geniş bir araştırma için talimat verdiği, sonuçlarına göre yeni önlemleri gündeme getireceği haberlerini okumaya başladık.Birkaç yasal düzenleme de soruna geçici çözüm getirebilir. Bu çabalar olumlu görülebilir; ama temeldeki sorun; hükümetin, terörle mücadeleyi doğrudan üstlenip ikinci mücadeleyi de başarıya ulaştırmasıdır.Org. Başbuğ’un, topyekûn mücadele istemesinin temelinde başka bir niyet aranmasa gerek; çünkü globalleşen terör artık bir dış politika olmuştur.‘Hükümet devre dışı kalıyor’ görüntüsü, ‘TSK ile hükümet arasında taktik ve stratejik farklılıklar var’ izlenimi mücadeleye olumsuz etki yapıyor. Hem de (terörün bir süre daha tırmanma olasılığı söz konusu olsa da) IRA’nın bile silah bıraktığı, Kürtlerin terörden bıktığı, aydınların PKK’ya açıkça karşı çıkmaya başladığı bir dönemde.