BAŞTA CHP olmak üzere muhalefetin yetersizliğine atıf yapanımız çok.
Bu atıfta bulunanların ciddi bir bölümünü, “Güçlü bir muhalefet istiyoruz” diye başlayıp, her olumsuzluğu sanki ülkeyi onlar yönetiyor gibi muhalefete yükleyip iktidara toz kondurmayanların oluşturması dikkatten kaçmıyor. Bunu geçelim ve CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun bize, “Herkes, CHP bir şey yapmalı, diyor. Yapıyoruz; ama istediğimiz ölçüde yankılanmıyor. O zaman da olumsuzluk ortaya çıkıyor” demesini de haklı bulmayıp bu eleştirilerin tümünün iyi niyetli olduğunu kabul edelim. Böyle yapsak dahi, ‘ileri demokrasi’ söylemine rağmen bugün muhalefetin işi hiç kolay değil; çünkü yeşereceği, sesini duyuracağı zemin giderek daralıyor. İLETİŞİM KANALLARI SINIRLI Buradan yüzlerce örnek sıralayabiliriz; ama birkaçıyla yetinelim. Meclis TV’nin yayınlarının sınırlandığı bugünkü Türkiye’de, iktidar partisi yöneticilerinin konuşmalarını baştan sona yayınlayan en az 10 kanal çıkar; ama muhalefetten birinin konuşmasının tamamını yayınlayan yok gibi. Buna rağmen muhalefetin önemli iddialarının söz konusu olacağı TBMM görüşmeleri, Meclis TV’nin yayında olmadığı saatlere denk getiriliyor. İki-üçü hariç, gazetelerde de muhalefete yeterince yer ayrıldığı söylenemez. Devletin yayın organları TRT ve AA ise muhalefete neredeyse kör-sağır. AA öylesi haberlere imza atmaya başladı ki Sovyet TASS ajansına rakip oldu. Eğer muhalefetten biri hükümeti eleştirmiş ise onun sözleri, “İleri sürdü”, “İddia etti” diye bitiriliyor, iktidardakilerin ise “Dedi”, “Vurguladı” diye. Hükümete yakın görünen medyada muhalefetle ilgili haberlerde en küçük objektifliği aramak veya böyle bir beklenti ise zaten gerçekçi değil. Muhalefetle ilgili araştırmalar ve anketler o partilere hiç sıcak bakmayan isimlerin yönetiminde ve onların hazırladığı sorular üzerinden yapılıyor. Bu anketler medyada geniş yer bulurken; ‘beceriksiz’, ‘iş bilmeyen’, ‘tutarsız’, ‘oy kaybeden’ temelli yorum sahiplerinin çoğu da yine aynı isimler. DEVLET ARTIK HİÇ TARAFSIZ DEĞİL İktidarın özellikle CHP üzerindeki mezhep temelli söylemlerini ve bunun medyadaki yankıları artık “Pes” dedirtecek noktayla gelmiş durumda. Buna rağmen harekete geçen bir tek kamu görevlisine rastlanmadı; ama ana muhalefetin grup başkanvekili hakkında, seçim döneminde sokakta izin almadan konuşma yaptığı için ‘dokunulmazlığı kalksın fezlekesi’ hazırlandı. Tamam; gösteri yasasına muhalefeti anladık da fezlekedeki, “İktidarı eleştirir nitelikte olduğu tespit edilen konuşma” ibaresine üstelik iki kez hangi polis, hangi savcı, hangi mantıkla yer verir; ne demek ister, hangi mesajı iletir? Peki o savcı ile polisi geçelim; ya TBMM Başkanlığı “Fezlekede bu cümle ne arıyor” diyerek “Düzeltip yollayın” itirazını yapamaz mı? O fezleke bir iktidar temsilcisi için yazılsaydı eminim, ‘milli iradeye yargı darbesi’, ‘vesayetçi anlayış’, ‘Ergenekon uzantıları’ başlıklı çok haber/yazı okurduk; ama haberi bu haliyle duyan kaç kişi oldu emin değilim. Kılıçdaroğlu’nun yine bize, “İzmir belediyesine gönderilen sadece vergi müfettişi sayısı 55” demesini ve en az 500 üniversiteli gencimizin şiddet içermeyen muhalif gösterileri nedeniyle cezaevinde olmasını da anımsatarak, ‘vicdanı, adaleti olana’ bunlar yeter de artar da diye düşünmeli. Yine de o vicdanlar kıpırdamayacaksa yol bitmiş değil; herkesin muhalefete “Sokak sokak halka gidin” diye ahkâm kesme hakkı sonuna kadar baki.