CHP Kurultayı ile ilgili yorumların bazılarına katılmak mümkün değil.
Unutmayalım, CHP’de Kemal Kılıçdaroğlu’nun yazdığı tek bir delege yok ve Kılıçdaroğlu, genel başkanlığı bir kavgayla almadı, onu kucağında buldu. Gürsel Tekin’in etkisi ise il başkanı olduğu için İstanbul’la sınırlıydı. Cumartesi Kılıçdaroğlu, işte bu delegenin karşısına, onları özenle seçen Deniz Baykal ve Önder Sav’la kıyasıya bir kavgaya girişmek üzere çıktı. O gerçeğe rağmen delege, Kılıçdaroğlu’na, ilk kurultayda verdiği desteği aynen sürdürdü, Baykal ve Sav mitlerini yönetimden uzaklaştırmayı onadı. Desteği aynen sürdüğünü iki kurultayda Parti Meclisi (PM) için verilen oylardan çıkarıyorum, ilkinde en yüksek oy 1114, ikincisinde 1110. Blok listeye verilen ortalama destek ise iki kurultayda bu civarlarda. DÖNEM SENİN KILIÇDAROĞLU Böyle bir ortalamaya karşın, adı üzerinde onca tartışma yapılsa da Sezgin Tanrıkulu’nun aldığı 1030 oyu düşük görüp bunu, “CHP delegesinin Kürt sorununa bakışının işareti” saymak çok gerçekçi değil. Tanrıkulu’na verilmeyen sınırlı sayıdaki oyun nedeni de ideolojik değil, Doğu ve Güneydoğu’da söz sahibi olma rekabetinden kaynaklanıyor; yoksa aynı delege Tanrıkulu’nu da en az Gürsel Tekin kadar çizebilirdi. Tekin ise önceki kurultayda 814, bu kurultayda da 762 oyla en sonda yer aldı. Ancak dikkat, bu kez karşısında iki grup birden olsa da azalan oyu sadece 52. Bu oylar gösteriyor ki delege Kılıçdaroğlu’na net mesaj verdi: “Bizi seçenlere değil, sana güvendik. Yetki de dönem de senin, ne yapacaksan yap”. Ancak bu mesajın altında büyük bir inanç var, o inanç da “Kılıçdaroğlu partimizi iktidara getirir” umudu. Bu umudun ne kadar karşılanacağını görmek için sadece 7 ay bekleyeceğiz ve sanırım sürenin kısalığının farkında olan ilk isim de Kılıçdaroğlu. (Örneğin, ‘TSK’nın iki dil bildirisi’ üzerine Süheyl Batum ve Gürsel Tekin’in ‘Yanlıştı’ demesi olumluydu, ancak pek duyulmadı ve gecikme oldu gibi.) O nedenle hem partide kimseyi ötekileştirmemesi gerekiyor, ki en büyük sıkıntıyı da TBMM Grubu’nda yaşayacak gibi görünüyor, hem de mevcut oy tabanını eksiltmeden yeni seçmen kitlesini kazanacak formüller arıyor. PM listesi için, “Farklı bakış açısı olanları bir araya getirdim. Böylece kişiye değil fikre bağlı tartışmalar yaşansın, farklı açıları görme şansımız olsun istedim” diyerek de ötekileştirmeme çabası göstermiş oldu. AKIL SAĞLIĞIMIZ ÜZERİNE CHP’de yaşananları en yakından izleyen gazetecilerden biriyim, her yazdığım da ortada ve malum, yaşanan süreci kitaplaştırdım da. CHP’deki gelişmeleri izleyen gazeteciler için, “Umarım akıl sağlıklarını korurlar” dileğinde bulunmamda büyük pay CHP’deki gelişmeler; alınan kararlar, yapılan işler, söylenen sözler, değişen tavırlar... Hani, gelen bazı sitemler mi (CHP içi veya dışı) etkili oluyor bilmiyorum; ama bazı arkadaşlarımız da akıl sağlığımızı bozmak için epey uğraşıyor. Bakıyorum da halk çok sevdi diyerek Kılıçdaroğlu’na ‘Gandi’ adını koyanlar, bu adı kimin verdiği yarışına girenler şimdi kalkmış, ‘Kılıçdaroğlu medyanın eseri’ demeye getiriyorlar ya işte o zaman ağzım açık kalıyor. Hele 30 yıldır, bazı liderler için bazı manşetler çıksın diye kimin ne çaba gösterdiğini de anımsayınca, “Aman, akıl sağlığını koru Şükrü” diyorum.