SON günlerde konuştuğum her bakandan aynı izlenimi alıyorum.
(Bir kısım) Medya yazıyorsa doğru değildir, izlenimi.
Tabii bu yargı, daha çok AKP’ye hoş gelmeyen haberlerle ilgili.
Önceki gün AKP grup toplantısı sonrasında görüştüğüm Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç bu mantığı samimiyetle ve açıklıkla ortaya koyan isim oldu.
Yakın çalışma arkadaşı bakanlık Müsteşar Yardımcısı Ahmet Kara’nın, peşin maaş ve ikramiye aldığı için Sümer Holding’e 3 bin YTL borç taktığını belgesiyle ortaya koyduğum yazım hakkında görüşme fırsatı bulduğum Koç, arkadaşının arkasında durdu.
Koç, "25 yıldır evladım gibi.Güvenirim.Hep kamu yararını korudu" dediği Kara’nın, "Haklıyım.İcraya versinler hukuka giderim" sözlerini aktardı.
Koç,Kara’ya neden hak verdiğini ise ilginç bir gerekçeye dayandırdı.
YAZILANLAR DOĞRU DEĞİL
"Kara, önceki genel müdürden aynı parayı geri aldırmış" dediğimde, bundan haberi olmadığını anlatan Koç, şöyle bir vurguyu yapmaktan çekinmedi:
"Kendisi, haklı olduğunu söylüyor ve bunu savunuyor.Ben de hukuka bakarım. Ama ben olsam, bu parayı hiç sorun etmem, hemen öderim."
Koç, bu davranış şeklini açıklarken aile içi bir örnek de verdi:
"Nasıl olmuşsa, kızımın bir trafik cezası üç kez yollandığı halde bize ulaşmamış.Çok üzüldüm.Hemen ödemesini yaptım.Benim anlayışım budur."
Bu anlayıştaki Koç, Kara’ya desteğin gerekçesini ise şöyle açıklıyor:
"Ben açık sözlü bir insanım. Size de açıklıkla söyleyeyim. 14 aylık bakanlığım süresince benim hakkımda yazılanları gördüm. Doğru olmayan şeyler. Böyle olunca da ben yazdığınız her şeyin doğru olduğunu düşünmüyorum."
İSTENEN MEDYA TÜRÜ
İşte benim takıldığım konu Koç’un bu sözleriydi.
Başından belirttiğim gibi bu anlayış AKP kadrolarına egemen.
Bu anlayış nedeniyle; bakan çocukları, bazı bakanların ilişkileri, Ali Dibo haberleri başta olmak üzere pek çok konunun ’AKP’yi istemeyen medya’ tarafından hem de kasıtlı olarak gündeme getirildiğine inanılıyor.
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın tavrını anımsatmaya bile gerek yok.
Bizim hiç hata yapmadığımızı söylemek tabii mümkün değil.
Ancak, AKP kadrolarının görmediği bir şey var.
"Biz ne yapıyorsak doğrudur" anlayışı hatalarını görme önünde engel.
Tercih ettikleri medyada ise çok farklı. O medyada bir tek eleştiri veya yolsuzluk haberi yer bulmazken, aksine yolsuzluk haberlerinin ’ne kadar yalan olduğu!’ kanıtlanmaya çalışılıyor.
Hoşlanmadıkları kararları verenleri afişe edip, hedef göstermekle meşgul bu medyanın AKP’den sürekli itibar gördüğü de açık.
Oysa bir iktidar için en büyük katkı eleştiridir, uyarıdır.
Çünkü, pohpohlayan, gaza getiren her dönem yeterli sayıda çıkar.
AKP, kendisini sürekli şampiyon gören Fenerbahçe gibi davranıyor.
"Şampiyon olduğumuzdan diğerleri bizi çekemiyor" deyip rahatlıyor. Tabii ki bir siyasi kadro için böyle davranmak kendi tercihi olarak görülmeli; ama bunun bir faturası olacağı da mutlaktır.
Bugün AKP’de, bu faturanın kár yazdığını düşününler çoğunlukta.
Oysa, yarın sandık geldiğinde ortaya kárlı fatura mı, ’şerefli başka demokratik görevler’ mi çıkar şimdiden kestirmek erken.