KURULTAY haftasına girilen CHP’de, kafa karıştıran yeni bir tartışma çıktı.
Tartışmayı çıkaranlar, açık açık söylemeseler de hedeflerini Kemal Kılıçdaroğlu olarak belirlemiş, Önder Sav’ın başını çektiği grup görünüyor. İddia şu: Delegenin yarıdan fazlası salona girmeyeceği için pazar günkü ilk kurultay yapılamayacak, ertesi günü ‘seyreyleyin gümbürtüyü’ oluşacak. CHP uzmanı falan olmaya gerek yok, bana bu hesap tutmaz gibi geliyor. Görünen o ki, Kılıçdaroğlu, bu iki kurultayda önceki oranda delege desteği alamayacak; ama hasarı belirli bir sınır içinde tutmayı başaracak. O sınırın varacağı nokta, ikinci kurultaydaki performansıyla bağlantılı. KILIÇDAROĞLU’NUN AVANTAJI Defalarca yazdık; Kılıçdaroğlu’nun en büyük avantajı, rakip gibi görünenlerin CHP’nin son 20 yılına damga vurmuş, hiç seçim kazanmamış isimler olması. Kılıçdaroğlu da seçim kazanmadı; ama CHP’yi daha ileri noktaya taşıyacağına inanılan biri öne çıkmadığı, eskiler ortalıkta dolaştığı sürece durum değişmez. Bu gerçek bir yana, delege hesapları da muhalefete şans vermiyor. CHP yönetimi de tepeden tırnağa bu kanıda; ama onlardan bağımsız aşağıdaki tespitleri yapacağım için ben de aynı sonuca varacağım. Bir kere, imzacı 362 delegenin tamamına ‘muhalif’ demek doğru değil. Aralarında, tek amacı tüzük değişikliği olanlar ve imzalarını çekenler var. Tüzük değişikliği isteyenler birinci kurultayda tatmin edilecekler. İmzasını çeken veya Kılıçdaroğlu’na ulaşıp, “Tavrım değişti” diyenler, -ki önemli sayılacak isimler de var- dikkate alınacak sayıya ulaşmış durumdu. Deniz Baykal ile yapılan son görüşmede, tüzüğün 3 maddesi üzerindeki anlaşmazlık giderildiği için muhalefet genişlemedi, daraldı. Önder Sav ekibinin kurultay sürecini ‘öfke’ patlamasına vardırması, kan davası güdercesine yargı sürecini Ankara’yla sınırlı tutmayıp başka illere taşıma çabası da Kılıçdaroğlu’nun elini güçlendirici sonuç yaratmış. Yaşanan şu süreçte delegenin, rakibi dahi çıkmamış bir Kılıçdaroğlu’na darbe olacak “salona girmeme” eylemine başvuracağını düşünmek abartı olur. ENDİŞELERİ DAĞITACAK CHP yönetimi ilk kurultayda hesaplaşmadan çok tüzük değişikliğine yoğunlaşacağı için Kılıçdaroğlu da konuşmada demokrasi ve özgürlük söylemini öne çıkaracak, imzacıları hiç hedef almayacak. Ancak ertesi günkü kurultayda yine kürsüye çıkacak; kısa ve az konuşacak. Hedefine, o kurultayı toplamış olan delege koyacak, diyebiliriz. Onlara, “En küçük endişeye düşmeyin, sizsiz bir CHP olmaz. Yanlışlarımızı birlikte düzeltip CHP’yi çekişmelerden birlikte çıkaracağız” diyecek. Şunu da unutmamak gerekir; kimilerinin Baykal ve Sav’ın ‘kurşun askerleri’ dediği bu delege, hem de tam mutabakatla, önce Baykal’ı sonra da Sav’ı sildi. Böylesi yaşamsal kararlar almış bu delegeyi iyi anlamak gerekir. Bu kez de o delege, partisi için en inandığı kararı verecek ve CHP, Haziran’da yapılacağı kesin gibi olan olağan kurultaya yoğunlaşacak. O kurultay Kılıçdaroğlu için ‘ötesi yok’, CHP için ‘gelecek’ anlamında olacak. Son 20 yılda ‘sandık yeteneğini’ kaybetmiş CHP, “yetmez ama..” dedirtecek düzeyde, yüzde 50’yi epey aşan oranda mahallelere sandık koyabildi. Bu oran dahi CHP’nin Haziran kurultayının manzarasını değiştirecektir. İl ve ilçe kongreleri de benzer havada gelişecek; delegenin yapısı uygun olmadığından, AKP’nin devam eden ilçe kongrelerindeki ‘mutlak tek liste’ anlayışı için ‘muhalefeti ikna çabaları’ CHP’de hiç görülmeyecek. Türkiye’de, her yiğidin bir demokrasi anlayışı olduğu için buna da alışıyoruz.