HSYK’nın bazı atamalarıyla ilgili pazartesi günkü yazım üzerine, önceki akşam, Adalet Bakanı Sadullah Ergin aradı; beklediğim gibi, HSYK’nın bir açıklaması olduğunu, o açıklamayı bana göndereceğini söyledi.
Bakan Ergin’le yazım üzerine bir sohbet de yaptık, ama ‘Karşılıklı konuşalım’ demesi üzerine bu sohbetimizi ayrı tutup açıklamalara geçeceğim. Bir telefon da 17. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Gökmen Demirci’den geldi. Mehmet Haberal’ın kendisinden tazminat kazanmadığını belirterek hatama işaret etti, Resul Çakır gibi tutuklama yönünde karar veren bir hâkim olarak bilindiğini yazdığım için de, “Beşiktaş adliyesinde yüzde 99 benzer kararlar veririz. Kullandığınız tabir bir hâkim için hoş değildi. Ben en kıdemli hâkim olarak başkanlığa atandım” dedi.
BALÇİÇEK’E BALBAY RÖPORTAJI YAPTIRMAK
HSYK’nın 5 sayfalık açıklamasında ise adlarını yazdığım tüm hâkim/savcılar için tek tek, kamuoyunca önceden bilinen, açıklanmış gerekçeler vardı. Terfilerin, ‘iş verimi/kalitesi’, ‘hal kâğıdı’, ‘sicil durumu’, ‘kıdem’, ‘terfi sırası’, ‘talep durumları’ çerçevesinde yapıldığı ifade edilen açıklamada, bu isimlerin bazılarının o görevlere ilk atamalarının, önceki HSYK döneminde gerçekleştirildiği de parantez içi ibareyle anımsatılmış. Zafer Başkurt, Erkan Canak, Köksal Şengün’ün atamalarında, ‘bakanlık müfettişlerinin raporları’, ‘resmi sıfatlarının gerektirdiği saygınlık ve güven duygusunu sarsacak nitelikte davranış’, ‘irtikapta bulunma’, ‘rüşvet alma’, ‘iş takibi’ ‘Ergenekon sanıklarıyla irtibat’, ‘makamla mütenasip olmayan biçimde gönül ilişkisine girme’, ‘bazı sanıkların tahliyesi için yoğun çaba içinde olma’, ‘örgüt üyesi olma iddiasıyla adli soruşturmaya uğrayan avukat ve eski Adalet Bakanı Seyfi Oktay’la Yargıtay üyesi olmak için görüşme yapma’, ‘Mustafa Balbay’ın duruşma salonunda gazeteci Balçiçek İlter ile röportaj yapmasına izin vermek’, ‘görev yaptığı yere uygun bilgi ve tecrübeye sahip olmamak’ gibi iddialar ve delil durumu nedeniyle ‘aynı yerde göreve devamlarının soruşturmanın selameti, yargı erkinin nüfuz ve itibarına zarar vereceği kanaatinin’ etken olduğu yazılmış. Necdet Ede, Oktay Kuban, Oktay Acar, Tuncay Aslan, Yılmaz Alp’in yer değiştirmeleri de kendi talepleri üzerine gerçekleşmiş.
DENİZ FENERİ VE HABERAL
HSYK açıklamasına göre, Rüstem Eryılmaz, Resul Çakır ve Gökmen Demirci, Ömer Dikmen’in atamalarında Mehmet Haberal’ın tazminat davasının etkisi yok, çünkü hem o dava yasal değişiklik nedeniyle henüz sonuçlanmadı hem de her tazminat davası açan sanığın ‘reddi hâkim talebinin kabulünü hukuk mantığı ile bağdaştırmak mümkün değildir’. ‘Parasız eğitim’ pankartı açan öğrencilerin beraatını isteyen savcı ise asıl savcının rahatsızlığı nedeniyle geçici olarak o davaya bakmış, asıl savcı göreve dönünce bir sonraki duruşmada 45 yıl hapis istemiş. Deniz Feneri savcılarına gelince, onlar, HSYK tarafından değil Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından ‘başka büroda’ görevlendirildi, üstelik daha önce Balyoz soruşturmasının iki savcısı da aynı işleme tabi tutulmuştu. Bu noktada HSYK’nın bu açıklamasına da ben bir düzeltme yapayım. Deniz Feneri savcıları, ‘başka büroda’ görevlendirilmedi, aynı büroda tutulup sadece o dosyadan el çektirildiler, ardından da sanıkların tahliyesi geldi. HSYK’nın açıklamasına hiç itirazım yok, çünkü tüm atamalar bu gerekçelerle yapılır, benim gözler önüne sermek istediğim tablo ise başka bir şeydi. O tabloyu ve açıklamaya yanıtımı ise yer nedeniyle pazartesiye bırakıyorum.