CUMA akşamı CNN Türk’te yayınlanan programda, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, bir soruma verdiği yanıt satır aralarında kaldı.
“Anayasalar toplumsal uzlaşma ile yapılmalı” temel bir tezdir. Kabul; AKP, Anayasa değişikliği yaparken muhalefet ile en azından görüşme yollarını denedi, ama bu gerçekleşemedi. Buna karşın AKP de CHP’nin, “Yargı ile ilgili maddeleri ayırın, diğer maddeleri referanduma götürmeyelim” önerisini hiç önemsemedi. Böylece 12 Eylül’den bu yana 89 maddesi değiştirilmiş Anayasa, ilk kez mutabakat olmaksızın değiştirilmek istendiğinden toplum tam ikiye bölündü. Ancak referandum, “herkesin olan bir anayasa için” fırsat yaratabilir. CHP MASAYA OTURMAYA HAZIR Bu görüşü Kılıçdaroğlu’nun soruma verdiği yanıttan çıkarıyorum. Programda yukarıda aktardığım noktaları da özetleyip, şunu sordum: “Şöyle bir şeye var mısınız? Eğer sandıktan ‘hayır’ çıkarsa, ertesi gün iktidar partisiyle oturup bir anayasa düzenlemesi için görüşecek misiniz?” Kılıçdaroğlu, önce Başbakan’ın demokratik bir ülkede kabul edilmez bulunması gereken, “Meclis’in yüzde 65’i AK Parti’de. Sana orada gıdım su yok” sözlerine atıfla şu önemli mesajı verdi: “Başbakan bir gıdım su vermem, demezse görüşmeye her zaman açığız. Bu maddeler de (yargıyla ilgili olanlar) dahil olmak üzere. Zaten bu maddelerin değiştirilmesini AB de istiyor. Ama kendi standartlarında istiyor.” Doğrusu eşitsiz koşullarda yapılan, iftar sofralarının tamamen politize edildiği, çok sayıda din adamının ‘evet’ için fetva verdiği, illegal dinlemelerin dahi meşrulaştırılıp meydanlarda kullanıldığı, çok sayıda medya organı en yoğun ‘evet’ kampanyası açmışken ‘hayır’ diyenin çıkmadığı şu referandum, bakarsınız böylesi bir başlangıcın yolunu da açar. Çünkü, başından beri savunuyorum; Kılıçdaroğlu dönemi, siyasette eski alışkanlıkların bittiği, uzlaşmanın mümkün olduğu bir süreci başlatıyor. MEYDANLARIN DİLİ Meydanlara baktığımızda da bu anlayışa ciddi bir destek söz konusu. Son bir haftada Başbakan Erdoğan’ın Ankara, Kılıçdaroğlu’nun ise Hatay, Mersin ve Adana merkezleri ile ilçelerinde düzenlediği mitingleri izledim. Ankara gibi bir yerde dahi alanın çevresinde her ilden gelmiş onlarca otobüsün varlığını es geçsek de Başbakan’ı, yerel seçim mitingine oranla (onu da izledim) daha az bir kalabalığın dinlediğini rahatlıkla söyleyebilirim. Kürsüden bakanların da bunu gördüğünü ve bazı belediye başkanlarına fatura kesmekten söz edildiği bilgisine sahibim. Kılıçdaroğlu ise her gittiği ilde CHP’nin eski mitingleriyle kıyaslanamayacak kalabalıklarca karşılanırken örneğin Adana’da, aynı alanda Erdoğan’ın 2009 mitinginden (oradaydım) daha büyük bir kalabalığa seslendi. Bir nokta daha; Başbakan’ı izlemeye gelenler sanki bir görevi yerine getiriyor gibi, Kılıçdaroğlu’nu izleyenler ise en gerideki dahil, kabına sığmıyor. Bunu Başbakan’ın o illere defalarca gitmiş olmasının ‘metal yorgunluğu’na da verebiliriz, Kılıçdaroğlu’nun yeni bir yüz olmasına da. Yine de alanlar sandığa yansırsa bazıları sürprizlere hazır olmalı, derim.