ÖNCEKİ yazımda, merkez sağın durumunu Mesut Yılmaz’la da konuşacağımı yazdım.
Yılmaz, bana bu fırsatı Bodrum’daki evinde verdi.
Bu görüşme sırasında tam da Anavatan Partisi ve Genel Başkanı Erkan Mumcu ile ilişkilerini konuşurken ilginç bir olaya tanıklık ettim.
Buluşmamız üzerinden yarım saat kadar geçmişti ki Yılmaz’ın telefonu çaldı.
Yılmaz, telefona baktıktan sonra, açmadan ekranı bana gösterdi.
Ben de telefonu alıp ekrandaki ismi okudum.
Arayan Mumcu olduğundan Yılmaz’ın, "Tesadüfe bak" demek istediğini düşündüm.
KONUŞACAK BİR ŞEY YOK
Telefon üçüncü kez çalarken, açar diye hemen Yılmaz’a geri verdim.
Ama, Yılmaz bunu yapmadı.
Önce telefonun "Hayır" tuşuna bastı, sonra da görüşmeye kapattı.
Geçirdiğim şaşkınlığın etkisiyle, "Ama neden konuşmadınız?" diye sordum.
Aldığım karşılık çok netti: "Konuşacak bir şey yok."
Birbirini iyi tanıyan bu iki siyasinin ilişkilerini konuşmaya artık gerek yoktu; ama perde gerisinde ne vardı diye bakmadan da durulamıyor.
"Beykoz mutabakatının" ardından gelişen olaylar, Mumcu ve bazı arkadaşlarının açıklamaları Yılmaz’ı çok üzmüş.
Çünkü, Mumcu’ya el vermek niyetiyle hareket ettiğini ortaya koymasına, liderlik istemediğini deklare etmesine ve buna Mumcu’yu inandırdığını düşünmesine rağmen aldığı tepkiyi hiç haklı bulmuyor.
Sadece Beykoz görüşmesinde değil, Rize’deki konuşmasından birkaç dakika sonra, Abdurrahim Albayrak’ın telefonundan kendisini arayıp, konuşması için kutlayan Mumcu’nun sonradan bazı arkadaşlarının olumsuz görüşlerine benzer sözler etmesini de anlamış değil.
Sık sık, "Çok zeki" dediği Mumcu’ya bu çelişkisi nedeniyle tepkili.
AĞAR FAKTÖRÜ
Yılmaz,Mumcu ile yaşadığı bu gerginliğe rağmen rahat görünüyor.
Milletvekilleri dahil, Anavatan’dan çok sayıda telefon almaya devam ettiği için partideki tüm gelişmelerden haberdar.
Benim gözlemim Erkan Mumcu için partisinde ve kendisinin liderlik yeteneğinde yeni bir sürece girildiğidir.
Yılmaz’ın kafasındaki merkez oluşum için Anavatan’dan yana bir kaygı taşımıyor görünse de DYP için aynı şeyi söylemek mümkün değil.
Süleyman Demirel’le görüşmesinden moral aldığı hemen hissedilen Yılmaz, DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar’ın bütünleşme çabalarına karşı soğuk duruşunu tahlil etmenin, bunu olumluya çevirmenin yollarını arıyor.
Akil adam konumunu sürdürmeye kararlı olan Yılmaz,Ağar’ı içeri çekmenin sırrını "hizip" sözcüğünün olumlu anlamında arıyor.
Kafasında Japonya’daki başını akil adamların çektiği hiziplere dayalı parti modeli bulunduğu anlaşılan Yılmaz, bu çatıda her hizbin dünya görüşünü dile getirmesinin yolunun açık olduğunu, bu nedenle partiler birleşse dahi kimliklerini kaybetmeyeceğine inanıyor.
Bu formülün iktidar getireceğini kesin gibi gören Yılmaz, Mumcu ile Ağar’ın buna rağmen çabalara destek vermemelerini çok garipsiyor.
Anlaşılan merkezdeki bütünleşme çabaları daha epeyce tartışılacak.