BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan’ın bir yakını Taha Akyol’a, Cumhurbaşkanlığı seçiminin 2014’te yapılacağını, Erdoğan Köşke’e çıkarken Abdullah Gül’ün 2015’te ikinci kez başbakanlık koltuğuna oturacağını, aradaki sürede ise Başbakanlığa Bülent Arınç’ın vekâlet edeceğini söyledi.
Türkiye’nin ‘ileri demokrasiye’ geçtiğini söyleyenler dahi bu senaryoyu dillendiriyorsa yeni cumhurbaşkanının ne zaman seçileceğini bilmiyor olmamızı sorgulamanın hiç anlamı yok, çünkü kurallar artık böyle. Bir gün Erdoğan, “Şu tarih uygun” diyecek, iktidar çoğunluğu hemen harekete geçip cumhurbaşkanlığı seçim takvimini buna göre şekillendirecek. Bunu kabul etsek dahi aşılması gereken zorluklar öyle az sayıda falan değil. 4 AYDA İKİ BÜYÜK SEÇİM Bu Putin-Medvedev modeli için önce bazı tarihleri alt alta yazalım. Anayasa’ya göre, yerel seçimler 2014 Mart sonunda, cumhurbaşkanlığı seçimi ise 28 Haziran-28 Ağustos arasında bir tarihte yapılmak zorunda. Çünkü, 28 Ağustos 2007’de seçilen Gül’ün görev süresini, tartışmalı olsa da 7 yıl kabul edersek, ‘sürenin dolmasından önceki 60 gün içinde’ seçim şart. Bu durumda muhtemelen adaylık süreci 28 Haziran’a yakın bir tarihte başlar. Erdoğan, adaylığı düşünürse o günlerde başbakanlıktan ayrılmak zorunda. Farz edelim ki 15 Haziran’da oldu bu işlem, AKP tüzüğüne göre MKYK 10 gün içinde toplanıp genel başkan vekilini belirleyecek. Yine o tüzük, MKYK’ya 45 gün içinde de yeni genel başkanın seçileceği büyük kongrenin tarihini belirleme görevini yüklüyor. Yine farz edelim ki cumhurbaşkanlığı seçimi en geç ağustos başında gerçekleşsin, çünkü malum seçim iki turlu ve bu senaryoyu yazanlar ikinci tura en küçük olasılık vermediği için biz de o olasılığı görmezden geliyoruz. Böylece, bir kenara yazın Türkiye, 4 ay ara ile iki seçim yaşamış olacak. Yok, ‘Nasılsa anayasa değişecek; bir seferliğine iki seçim birleştirilir, Gül’ün görev süresi de birkaç ay daraltılır olur biter’ denirse vallahi, bizim kafa almasa da, buna ileri demokrasi içinde mutlaka haklı bir gerekçe bulunur. TÜZÜĞÜ ANAYASA’YA UYDURMAK Dönelim takvime, AKP tüzüğüne bakacak olursak yeni cumhurbaşkanı seçilmeden önce yeni genel başkan seçilmek zorunda, ancak, tüzüğe uymayıp daha ileri bir tarihte kongre yapmanın bir cezası yok. Birkaç ay ara ile iki kongre toplantısı düşünülemeyeceğine göre AKP kongresinin, Gül’ün Köşk’ten inişine endekslenmesi oldukça mümkün. Hadi bunu da böyle farz ettik, sıra geliyor Gül’ün başbakanlığına. Onun için milletvekili olması gerekiyor, bunun da iki yolu var. Birincisi, 550 vekilin yüzde 5’inin (28 yani) istifasını TBMM kabul eder, 45 gün içinde dahi bir araseçimin yolu açılır, Gül de Kayseri’den seçilir gelir. Bu durumda 6 ay içinde etti mi üç seçim, ama bu zorlama yetmiyor. Çünkü, 2015 Haziran seçimine 1 yıldan az kaldığı için ikisi birleştiriliyor. Baktığımızda en iyi seçenek genel seçimi en erken tarihe almak. Böylece ‘Genel Başkan Gül’ ortada dolaşıp dururken ülke, en az altı ay, vekil başbakanla yönetme zorluğundan/garabetinden korunur. O nedenle hadi kasım başı diyelim, ama yine seçim yorgunu olunmaz mı? Kafaları epey karıştırdık, üstelik bu konuları biz niye konuşuyoruz ki, nasılsa ‘uysa da uymasa da modeli’ gereği paşa paşa süreci kabul edeceğiz. Tabi devran döner mi, seçmen veya Abdullah Gül, “Kişiye özel bu kadar düzenleme de olur mu kardeşim” der mi hiç bilinmez. Ama bugün görünen söz ve karar Erdoğan’da, bakalım neyi uygun görecek?