FAZLA söze gerek yok, AKP’nin üç seçimde de oylarını artırarak iktidarını bir dört yıl daha, hem de yüzde 50 oyla sürdürmesi büyük bir başarıdır.
Her ne kadar Meclis’te anayasa değişikliği konusunda çok kritik bir sonuç ortaya çıksa da Başbakan Tayyip Erdoğan, seçmenden aldığı bu yüksek moralle kafasındaki Türkiye modelini mutlaka hayata geçirmeye çalışacaktır.
Bunun karşısında muhalefetin ne kadar dayanacağı ise belirsiz.
CHP’nin oy artışı da kritik bir noktada kaldı.
Kılıçdaroğlu’na açılan kredi üst düzeyde olmadı; CHP’de bazı sıkıntılar yaşanabilir; hareketlenenler, Deniz Baykal döneminde yüzde 28’lere çıkıldığını savunanlar olabilir; ama bu çok da kabul görecek bir tez değil.
Daha ayrıntılı değerlendirmeleri ileride yaparız; ancak Kılıçdaroğlu, kendisi ayrılmadığı sürece koltuğunu korur gibi ve aksi bir iradeyi pek beklememeli. ANAYASA SÜRECİ
Başbakan Erdoğan, üçüncü balkon konuşmasında da tüm Türkiye’ye sıcak mesajlar verdi; ancak bu da son derece doğal ve beklenen bir şeydi.
Buradaki sorun, süreç içinde Türkiye’nin her üç balkon konuşmasındaki mesajlara uygun sertlikten tamamen uzaklaşmayı başaramamasıdır.
Belki üçüncü zaferin ardından Erdoğan’la muhalefet arasında, gücü ‘özümsemek’ ve ‘kabullenmekten’ kaynaklanacak daha uyumlu bir süreç de başlayabilir.
Buradaki ilk kritik eşik de Başbakan’ın anayasa değişikliği konusunda göstereceği tavırdır; yani bu girişim muhalefetle birlikte mi, ayrı mı olacak?
Başka bir ifadeyle, anayasa bir “uzlaşma komisyonu” sürecinden mi geçecek; iktidarın istediği bir metnin oylanması ile mi sonuçlanacak veya Erdoğan BDP ile birlikte referanduma gidilecek bir yolu dener mi, denemez mi?
Bu sonuçlardan cumhurbaşkanlığı süreci de etkilenebilir.
Eğer 2012’ye kadar devlet başkanlığı sistemi ile ilgili bir anayasa değişikliği gerçekleştirilmezse, ki zor olduğunu belirtmeli, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün 2014’e kadar görevde kalmasını beklemeli.
Tersi durumda ise Erdoğan Devlet Başkanı adayı olur, Gül tam destek verir.
Anlayacağınız, bu sonuçtan sonra kimse Gül ile Erdoğan arasında cumhurbaşkanlığı veya devlet başkanlığı konusunda en küçük sürtüşme, çekişme olacağını beklememeli; Erdoğan ne derse o olur. YETMEZ AMA İLERLEME
Yeni Meclis açısından, “Yetmez ama...” diye başlayabileceğimiz bir küçük de olsa sevindirici sonuç var.
Cumhuriyet tarihinde ilk kez TBMM’de yüz kadar kadın milletvekili olacak.
Tabii ki olması gereken sayı bu değil; ama özellikle muhalefetin bu konudaki atılımı önemliydi, iktidar partisinde de bir miktar artış sağlandı.
Kemal Kılıçdaroğlu, “Kadını öne çıkaracağız” anlayışını sürdürürse Başbakan Erdoğan da bunu hiç karşılıksız bırakmaz.
Zaten Erdoğan’ın ilk sürprizini de TBMM başkan adayı konusunda görebiliriz.
Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu, TBMM’nin ilk kadın başkanı olabilir.
Nitelikleri gösteriyor ki, kadın vekiller, bu dönemde önceki dönemlere oranla partilerinde daha önemli, sözcülük noktalarında, görev yapacaklar.
Bütün bunlar işin siyasal değerlendirmeleri; ancak Türkiye’nin sorunlarına inildiğinde yeni TBMM çok ağır, yaşamsal önemde bir görevle karşı karşıya.
BDP’nin aldığı sonuç da başarıdır ve şimdi bakmalı; bu başarıyı BDP nasıl kullanacak ve TBMM, Kürt sorununa nasıl bir çözüm üretecek.
Yeni Meclis’in yapısı çözüme daha uygun gibi; ama karar Erdoğan’ın.