Paylaş
Hâlâ da aynı görüşteyim, ancak buna rağmen sonuçların Başbakan Tayyip Erdoğan ve partisi için büyük başarı olduğu tartışılmaz bir gerçek.
Sonuçlar CHP açısından ise tartışmalı bir durumu yansıtıyor.
Tartışma, Kemal Kılıçdaroğlu’ndan çok CHP performansı üzerinden yapılıyor.
Genel merkezle örgütün Kılıçdaroğlu’nun hızına yetişemediği görüşü etkin.
Ancak, CHP’nin uzun yıllardır ilk kez, özellikle büyük illerin hemen hemen tamamında, sandık sonuçlarını tam olarak elde etmesi önemseniyor.
Sonuçları ve daha da önemlisi bundan sonraki süreci Kılıçdaroğlu başta olmak üzere birçok CHP’li ile konuştum, ortaya çıkan tablo şöyle:
YENİ SÖYLEM YENİ EYLEM
Sonuçlar, sosyolog Sencer Ayata başkanlığındaki uzman bir ekipçe en detaylı şekilde incelenecek; lehte/aleyhte sonuçlar listelenecek, o sonuçlar yaklaşan genel seçimlerin stratejisini de oluşturacak.
CHP’nin az oy aldığı yoğun nüfuslu illere özel önem verilecek; bunlar sadece sanayi kentleri olmayacak, örneğin Şanlıurfa üzerinde de ayrıca durulacak.
Çünkü, okuma-yazma oranının en düşük kaldığı iller arasındaki Şanlıurfa, aynı zamanda hızla büyüyen bir kent ve onun gibi başka iller de söz konusu.
Güneydoğu’da tamamen farklı bir politika izleneceğini yazmaya gerek yok.
Örgütlerin performansına bakılırken, bölgelerin özellikleri dikkate alınacak.
İl ve belediye başkanları ile daha sık bir araya gelinecek; ancak ilk görüş alışverişi TBMM açılır açılmaz milletvekilleri ile gerçekleştirilecek.
Parti içi eğitim öncelikli konulardan biri haline getirilecek.
Para kaynağı ve harcamalar konusunda yeni yaklaşımlar sergilenecek.
Kılıçdaroğlu’nun sorunların farkında olduğunu, 13 Eylül itibariyle harekete geçtiğini, önceki gün yapılan MYK’yı da örnek alarak, söylemek çok mümkün.
AB SÜRECİNE BÜYÜK DESTEK
MYK gündemine koydurmadan, gündem maddeleri tamamlanınca üyelere, “Gürsel Tekin’i Genel Başkan Yardımcılığı’na atadım” diye bilgilendirme yapmakla yetinmesi, konu üzerinde tartışma açtırmaması dikkat çekici.
Malum, Tekin’in bu makama atanmasına Genel Sekreter Önder Sav ile arkadaşlarının büyük itirazı vardı, önceki gün o itiraz pek duyulmadı.
Kılıçdaroğlu’nun, kendisi dışında medyada yer bulacak, gündem oluşturacak, yeni isimler peşinde olduğu, Tekin’den de çok şey beklediği görülüyor.
Kılıçdaroğlu ikinci önemli mesajını ise Brüksel’e giderek verdi.
AB yöneticilerinin bundan sonra karşılarında sık sık CHP’lileri bulacağını, beklenmedik bir ortak dille karşılaşacaklarını rahatlıkla belirtebiliriz.
CHP’deki bu yeni yaklaşım, AB atağında hükümet için de kazanım olabilir.
Ancak bütün bunların, ciddi bir kadro yenilemesine gidilmeden, Kılıçdaroğlu çevresinde güçlü bir destek birimi oluşturmadan gerçekleşmesi çok zor.
CHP’nin bunları yapmak yerine, yüzde 58/42’lik apaçık sonucu çarpıp bölüp, farklı noktalara çekmeye çalışması mazeret üretmekten öteye geçmez.
İki il daha kırmızı oldu diye, “Sahillerden içeriye sızılıyor” söylemi de önceki yönetimin yüzde 1’lik artışları savunmasından hiç, ama hiç farklı değil.
Her iki mantık da iktidar için en az 40 yıl beklemek anlamına gelmez mi?
Paylaş