Paylaş
Başka bir ifadeyle Önder Sav’ın CHP üzerindeki etkinliği en azından hukuken, kâğıt üzerinde epey tırpan yiyecek.
Sav’ın ağırlığının yok olacağını söylemek hem gerçekçi değil hem de bugünkü CHP’de beklenen yararı sağlayacağına inanç yok.
O nedenle Sav’ın en güçlü genel başkan yardımcısı koltuğuna (örneğin, teşkilattan sorumlu) oturması normal; önemli olan diğer yardımcıların onun çekim alanındaki isimlerden oluşup oluşmayacağıdır.
Bu karar da tamamen Kemal Kılıçdaroğlu’na bağlı.
SAV ARTIK BİLEN DEĞİL
Ancak CHP’deki bu gelişmeyi yeterli bulmayanlar da var.
Başta da Deniz Baykal’a yakın isimlerle hukukçu kökenli bazı CHP’liler var.
Onların ifadesiyle; “Kurultay toplanmaması halinde CHP ileride kendisini Anayasa Mahkemesi önünde bulabilir ve o mahkemede de artık eski mahkeme olmadığı için CHP riske giremez; çünkü seçim geliyor.”
Önder Sav ise Siyasi Partiler Yasası’nı (SPY) en iyi bilen kişi iddiasıyla Yargıtay Başsavcılığı’nın yazısının buna işaret etmediği kanısında.
Ancak CHP’de karşı cephe Sav’ın ‘En bilen o’ tezine artık itiraz ediyor.
SPY’yi en iyi bilen Sav döneminde partinin harcamalar ve tüzük nedeniyle iki kez ihtar aldığını anımsatan bu CHP’liler şöyle devam ediyor:
“Onları unutmuştuk ki, ‘en bilen Önder Bey’ döneminde CHP tarihinde ilk kez bir genel başkan oyunu kullanamadı. Tüzük cambazlığı da Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın kapısından döndü.”
Konuyu Kılıçdaroğlu’na bu yönüyle anlatan CHP’liler de oldu; ancak sonuç değişmeyecek gibi göründüğünden harekete geçecekler olacak.
Konya Milletvekili Atilla Kart bunlardan biri; hukukçu kimliği ile bugün MYK üyelerine detaylı bir yazı yollayıp, “Alacağınız karar ileride size şahsi bir maddi fatura çıkarabilir, bu iş kurultaysız olmaz” uyarısı yapacak.
DEĞİŞMESİ GEREKEN ALGI
3 Kasım, o gün hangi yönde karar alınırsa alınsın CHP ve Kılıçdaroğlu için oluşan bir olumsuz algıyı ortadan kaldırma şansı da sunabilir.
Her iki isim kabul etmese de kamuoyunda, Sav’ın Kılıçdaroğlu üzerinde “Seni ben yarattım bunu unutma” havası estirdiği kanısı çok güçlü.
Karikatürler dahi böyle çizilmeye başlanmışsa CHP bunu görmezlikten gelemez; çünkü CHP seçmeni güç verdiği liderine bu muameleyi hiç sevmedi.
Tamam; bu algının oluşmasında hatanın büyüğünü Kılıçdaroğlu’na yüklemek mümkün; ancak onun değişim ve yenileşme çabalarına ne kendi partisinden ne de iktidardan yeterince karşılık verilmediği de ortada.
Şimdi ise Kılıçdaroğlu’nun, CHP’de kendisini destekleyen güçlü sesleri öne çıkararak AKP iktidarı karşısına daha güçlü konuma gelme olanağı var.
Bu şans kullanılmazsa CHP üzerindeki tartışmalar sürüp gidecek; ancak daha önemlisi Türkiye, kavgadan uzak ama sorun çözmeye odaklı yeni bir siyaset anlayışını yerleştirme avantajını yitirecek.
Oysa böylesi bir siyaset anlayışı daha rahat yönetilir bir Türkiye anlamına gelir ki en büyük yararı da iktidara olur.
Paylaş