CHP grup toplantısı sonrası sohbet fırsatı yakaladığımız Kemal Kılıçdaroğlu, yeni dönemde nasıl bir muhalefet yapacaklarının işaretlerini verdi.
Türkiye’de hemen her gün, demokrasisi normal işleyen bir ülkede gerçekleşse yerin yerinden oynayacağı olaylar yaşandığı için CHP’nin tutumu önemli. Sohbetten anladığım, muhalefet etme tarzı konusunda çok eleştiri alan CHP, TBMM’nin açılması ile kendini daha etkin göstermeye başlayacak. Kılıçdaroğlu, arkadaşlarının artık ülkenin her yerinde, halkın içinde olduğu her etkinliğe katılacağını belirterek, kadın milletvekillerinin son iki günkü eylem ve etkinliklerini örnek gösterdi. BAŞBAKAN’IN BAKANA SÖYLEDİKLERİ “Tabii en önemli muhalefet alanımız TBMM olacak” diyen Kılıçdaroğlu, bu dönemde AKP’yi, Deniz Feneri e.V davası üzerinden hedef yapacağı, bu konuda yeni bilgilere sahip olduğu izlenimi verdi. Deniz Feneri e.V davası dosyasında ‘AKP’nin kapanmasına neden olabilecek’ bir belgenin olduğunu, belgenin AKP’nin Almanya’dan gelen paraları harcadığını kanıtladığını ileri sürdü. Bu konudaki haberi dün Hürriyet’te okudunuz, ama sanki geride, kanıtlanması zor olduğu için açık açık söylemediği başka bilgiler var. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın davaya ilgisi, davanın savcıları hakkında görüştüğü bir bakana ne söylediği, nasıl bir üslup kullandığı gibi... Anlaşılan bu tartışma daha çok yapılacak, biz de çok yazacağız. Kılıçdaroğlu, dinlemeler ve sızdırılan tapeler konusunda da çok hassas. Ancak yapabileceklerin sınırlı olduğunu, şikâyetlerinin sonuç vermediğini, başta barolar olmak üzere asıl konuşması gerekenlerin sustuğunu söyledi. Bu sessizliği ‘AKP’den korkuya’ bağlayan Kılıçdaroğlu’nun hedefi TBMM. “Orada her fırsatta AKP grubunun vicdanına sesleneceğiz. Ne ses gelir bilmem, ama yurtdışında her zeminde de konuyu dile getireceğiz” dedi. ANKARA SANATA SOĞUYAMAZ Siyasi gündemin sıcaklığına rağmen başka bir konuya değinmek istiyorum. Bütün başkentlerin en belirgin özelliklerinden biri kültür ve sanat etkinliklerine yaptıkları ev sahipliğidir. Hele hele sanatçıların, şehre böylesi kişisel katkıları ayrı övgüye değer. Ankara’da da birçok sanatçımız bunu yapmaya çalışıyor. Burada anmak istediğim iki sanatçımızdan ilki Şefika Kutluer. Dünyanın ‘Sihirli flüt’ diye tanıdığı Türkiye’nin yüz aklarından Kutluer, iki yıldır kendi adına uluslararası bir festival düzenliyor. Kimi kuruluşların da katkısıyla Kutluer, canını dişine takıp (“Yaşadıkça devam” da diyor) Ankara’ya, dünyanın en iyi orkestralarını getiriyor. Le Mans Senfoni Orkestrası ile Kremlin Oda Orkestrası’nı dinledik, Kutluer de yine flütü konuşturunca muhteşem bir müzik zevki yaşadık. Daha 27 Ekim’e kadar Londra Senfoni, Geleneksel Çin Müziği Orkestrası, Straus Topluluğu ve AB Oda Orkestrası’nın konserleri var. Daha önce sahneye birlikte çıktıkları Kutluer’e saygılarının da ifadesi olarak davetini kabul eden bu orkestraların, Resim ve Heykel Müzesi’nin küçük salonunu dahi dolduramayan izleyiciye seslenmesi gerçekten üzücüydü. Konseri izlerken, ünlü ressamımız Mustafa Ayaz’ın, servet yatırıp Ankara’ya kazandırdığı müzeyi çoğumuzun bilmediğini, gezmediğini de düşündüm. Unutulmasın ki sanatın hakkını veremeyen ülkeler, kentler gelişmiş olamaz. Ankara için tersini düşünmek istemem, çünkü Ankaralılar, geçmişte bu tür pek çok etkinliğe hakkını verdiği için bu kez ‘atlanmış’ varsayalım.