CHP’nin dün yapılan 14. Olağanüstü Tüzük ve Program Kurultayı’nı, kimilerine göre antidemokratik hükümler içeren düzenlemelere gidilmiş olsa da bir değişim işareti verdiği için önemsemeli.
Birkaç yazımda konu ettim; CHP Genel Sekreteri Önder Sav, selefleri içinde en tartışmalı icraatlara imza atan, adı daha çok delege oyunlarında öne çıkan bir isim olarak parti tarihine geçecek.
Tüzük değişikliği sadece, zaman zaman parti faaliyetlerinin kilitlenmesini sağlayan genel sekreter ağırlığını ortadan kaldırsa dahi yeterlidir.
Çünkü, seçime üç ay var; ama CHP’nin kadın kolları başkanı 1.5 yıldır yok, gençlik kollarının son kurultayının tarihi ise anımsanmıyor neredeyse.
HAKKINI VERMEK GEREK
Dünkü kurultaydan sonra CHP’de artık her işin bir sahibi olacak.
Kabul, bugün de CHP’de her konuda ayrı bir isim görev yapıyor; ama genel sekreterin yetkileri hepsinin hareket alanını etkiliyordu.
Artık genel başkan yardımcıları kendi alanlarında tam yetkili olacak.
Örneğin; kadın ve gençlikten sorumlu genel başkan yardımcısı, bu alanlardaki boşluklardan doğrudan sorumlu olacak; günahı, sevabı ona yazacak.
Ancak yine de CHP’de sorun veya kuşkular olmayacak, diyemeyiz.
Değişikliklerin kısa sürede hayata geçirilip geçirilmeyeceği önemli; ama belki bundan da önemlisi, yeni yöneticilerin değişime ayak uydurup uydurmayacağıdır.
Çünkü, Cevdet Selvi, eski bir sendikacı; ama başta sendikalar olmak üzere CHP’nin sivil toplum örgütleriyle (STÖ) ilişkileri en alt düzeyde.
(Kurultay’da CHP’nin sosyal demokratlığının öne çıkarılması da önemliydi; bu noktada tüzük değiştirilmişken, önemli STÖ’lere delege kontenjanı verilebilseydi çok çarpıcı bir sol açılım da sağlanmış olabilirdi.)
Türkiye’yi Gümrük Birliği’ne sokan ekibin önemli ismi Onur Öymen; ama onun döneminde CHP’nin AB ve Avrupa ile tüm bağları koptu gibi.
CHP ÖRNEK OLMALI
Kurultay’da Baykal’ı dinlerken en çok da yolsuzluk, dürüstlük, tutarlılık üzerine vurgularını önemsedim; ama CHP’nin de bu konuda örnek olması şart.
Ne demek istediğimi de şöyle birkaç örnekle açıklayabilirim:
Baykal,Canan Arıtman’ın Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün kökeniyle ilgili sözlerini, "Devlet etnikkör olmalı" söylemi içinde, doğrudan atıf yapmadan "yanlış" buldu; oysa Arıtman’a yönelik doğrudan atıf daha şık olurdu.
Deniz Feneri ve Zahid Akman üzerine konuşurken RTÜK’ün çok saygın bir medya kuruluş olduğunu vurgulayan Baykal bu saptamasında çok haklıydı.
Ancak Baykal, Akman’ın istifasını isterken, CHP kontenjanından seçilen RTÜK üyesi Mehmet Dabak’a da neden olduğu otel faturası skandalı ardından, "Hemen istifa et" çağrısı yapabilmeliydi.
Bu arada, bu saygın kuruluşun CHP kontenjanından seçilmiş diğer üyesi Şaban Sevinç’in Kurultay’a katılmasını anlamak, hoş görmek de mümkün değil.
CHP’nin Bayram Meral’in oğlunun Yol İş’ten maaş alması, Çankaya Belediyesi ile ilgili iddialar konusunda da hızlı davranmadığı ortada.
Oysa bu alanlarda CHP’nin atacağı her adım; benzer olaylarda AKP’yi sıkıştırmaktan öte bir sonuç yaratmaz.