TBMM Başkanı Cemil Çiçek, 12 Eylül sonrası siyasette etkin kalan, hep devletin önemli makamlarında görev yaptı denebilecek tek isim.
Bu etkin siyasi yaşamı boyunca her sözünü dikkatli seçen, uçlara savrulmayan, kendisi veya ailesinin tüm fertleri bakımından şaibe konusu olacak tek ekonomik/magazin haberine konu edilmemiş bir isim de. İster sevelim, ister sevmeyelim, ancak değişik partilerde yer alsa da kendi çizgisini korumayı başaran bir siyasetçi olarak öne çıktı. O nedenle, bulunduğu her partide (ANAP, RP-FP, AKP) bazı kanatlar ve gruplar tarafından sürekli eleştirildi, hedef yapıldı. Milliyetçi muhafazakâr çizgisine karşın, ‘devlet’ söz konusu olduğunda ‘korumaya geçmekten’ çekinmemesi onu partilerinde aykırı hale getirdi. SON BİR - İKİ YILDIR DUYAMADIĞIMIZ SÖZLERİ On yaşını kutlayan AKP’de de aynı çizgiyi ve etkinliği gösteren Çiçek, bugün de her partinin çekincesiz oy verebileceği, uzlaşmacı görülen, ‘arabulucu gerekiyorsa’ ilk akla gelen ‘devlet adamı’ oldu. Hükümet ile asker arasında sorun varsa Çiçek’i gördük, muhalefet ile AKP arasında çıkmaz varsa görüşmeleri yürüten isim Çiçek’ten başkası değildi. Son olarak yemin krizinde yaşananların perde arkasında da kendisi vardı. Epey sıkıntılı bir süreci yaşamış olsa da sorun hâlâ çözülmüş değil. İşin asıl büyüğü daha heybede, çünkü BDP’li vekiller henüz yemin etmedi, yargı da tutuklu milletvekillerini cezaevlerinden çıkarmış değil. Özellikle CHP, kendisine ciddi umut bağlamış durumda olsa da Çiçek’in, ‘salıverme yolunu açacak’ perde önü bir girişimi, açıklaması henüz olmadı. Mahkemeye milletvekilleri ile ilgili yazı yazmaya yanaşmadığı, böyle bir girişimde bulunmayacağını söylemek kehanet değil. Aslında yeni Ceza Kanunu yapıldıktan sonra yargı mensuplarına, “Biz yasaları özgürlükçü anlamda yapıyoruz, siz de böyle yorumlayın” diye seslenen isimlerin başında Çiçek geldi, ama ne yazık ki bu sözlerini son bir-iki yıldır pek duyamıyoruz, aynen diğer iktidar sözcüleri gibi. Oysa, Meclis’in TCK’yı yenilerken en büyük amaçlarından birinin de ‘tutukluluk hallerini sınırlamak’ olduğunu bilmeyen yok. KÜRT SORUNUNDAKİ HAYALİ Bakalım yarın CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile ne konuşacak, ama Çiçek’in işi hiç de kolay değil, işte bakın, milliyetçi damarı nedeniyle her şehit haberi geldiğinde, eleştiri alsa da, en sert tepkiyi vermekten çekinmiyor. Öbür yandan aynı Çiçek, BDP’lilerle gizli/açık görüşmeler sürdürüyor. Yani hem eleştiriyor, hem görüşüyor ve bunu ailesinden şehit vermiş olmanın duygusal zorluğu ile yapıyor, nedeni de ‘devlet adamı’ anlayışı. Kürt sorununa da en fazla kafa yoranlardan biri desek yeri, o nedenle, farklı bakışı olsa da çözüm umudu görürse elinden geleni yapmaktan kaçınmaz. Cumhurbaşkanından ana muhalefet liderine, askerinden STK yöneticisine kadar herkesin bölgeye el uzatması/gitmesi, sorunun partiler üstü görülüp birlikte hareket edilmesi hayali, kimine göre pembe rüyası. Rüyanın gerçekleşmesi için katkı sağlayacağı umudu beslenen yeni anayasa konusunu, yapmakta olduğu liderler turunda en önde tutması da bundan. Gözlemim, ‘Benden daha fazlasını beklemeyin’ demeye getirse de muhalefete daha fazla tolerans gösterip iktidara biraz daha fazla söz geçirdiği sürece sonuç alabilecek konumda, ama soru AKP buna izin verir mi?