Şükrü Küçükşahin
Şükrü Küçükşahin
Şükrü KüçükşahinYazarın Tüm Yazıları

Çekilmez oldu şu salılar

OTUZ yıla yakındır izlediğim TBMM’de, heyecanla beklediğimiz salı günleri hiç bu dönemki kadar çekilmez hal almadı, yüzler hiç bu kadar asılmadı.

Dün bazı arkadaşlarımız da değindi, salı günkü grup toplantıları tam anlamı ile liderlerin birbirlerine ‘en kırıcı laf etme’ yarışına dönüştü.

Öncekilerinde daha sert sözler duymadık değil; ama gelin sonuncu salıya özet bakış atalım ve ilk grup toplantısını MHP yaptığı için oradan başlayalım.

Devlet Bahçeli, AKP’yi, çarpık ve çapsız politikalar izlemek, milli değerlere düşmanlık etmek, nifak ve çamur siyaseti gütmek, kin ve garezleri devreye sokmak, çirkeflik yapmakla suçlayarak konuşmasına başladı, diyebiliriz.

MİLLETİN DİLİNİ KONUŞAN BAŞBAKAN


“Küstahlık” sözcüğünü de kullanan, “... bugünün Ali Kemal’leri, hıyanetten dolayı yüzlerinde ak kalmayan şahsiyetsizleridir” diyen Bahçeli’den devam:
“AKP’nin son vatanımızı peşkeş çeken Hürriyet ve İtilafçılıkla örtüşen şaibeli karakteri. AKP Damat Ferit’in izinden feyiz almaktadır.”

“Zekâlarını, idraklerini kaybetmiş biçareler...”

“... fikri melekeleri felç olan piyonlar...”

“İki ruhlu, ikiyüzlü ve iki kimlikli Adalet ve Kalkınma Partisi.”

Bahçeli’den Başbakan olduğu için muhalefete oranla daha yumuşak, daha hoşgörülü bir dil kullanması beklenen; ancak, aksine tüm sert ifadeleri en fazla hoşgörü alan Erdoğan’ın Kılıçdaroğlu için kullandığı şu sözlere geçelim:

“CHP gitsin, aynı kafayı, zihniyeti paylaştığı Baas Partisi’ne destek versin.”

“...adeta bir papağan gibi tekrar ederek.”

“... bir gün BDP’nin vagonu, papağanı oluyor, bir başka gün yabancı yazarlara çanak tutuyor.”

“Türkiye’yi karalayarak, lekeleyerek son derece çirkin kampanya yürütüyor.”

“... Türk siyaset tarihine adını altın harflerle yazdırmıştı, tabii teneke...’’

“Ergenekon davasını önemsiz hale getirmek adına bu taşeronluğu yapıyor.”

“Bırakın Türkiye’yi, CHP bile böyle bir genel başkanı hak etmiyor.”

Erdoğan, bazı prof’lara da “Zavallı” dedikten sonra “Ben milletimin dili ile konuşuyorum” deyip kürsüden indi.

AHLAK KIRINTISI ARAYAN KILIÇDAROĞLU


Sıra BDP grubuna geldiğinde, bu salı kürsüde Gültan Kışanak vardı.

O da ‘ırkçı yaklaşım’ söyleminden girip, “Irkçılık yapıyorsunuz. Zihniyetiniz tekçiliğe göre işleyen faşizan zihniyettir” cümlesinden çıktı.

TBMM’de salı günleri kürsüye çıkan son isim Kemal Kılıçdaroğlu oluyor. Başbakan’a hitaben, “İnsan biraz utanır. İnsanda biraz ahlak olur, erdem olur. İftira atıyorsun, yalan söylüyorsun, ondan sonra kalkıyorsun bizi suçluyorsun” diyerek ateşe başlayan Kılıçdaroğlu şu ifadelerle devam etti:

“Yabancı istihbarat örgütlerinin oyuncağı oldun.”

“Egemen güçlerden talimat aldı; sen onu külahıma anlat benim.

“Sen Amerikan’ın korkuluğu musun, yoksa İsrail’in korkuluğu mu?”

“Erdoğan, bakın çok açık söylüyorum, bir bölücüdür.”

“Erdoğan’ı dindar görmek bütün dindarlara yapılmış en büyük hakarettir.”

“Sende ahlak kalitesi, kırıntısı var mı, yok mu, çık onu söyle bakalım.”

‘Milletin dili’ söylemini doğru kabul etsek dahi yukarıdaki sözleri yinelediğim için özür dileyip, aynı akşam izlediğim filmde, beyaz ve ırkçı bir rugby kulübünün adının değiştirilmesi için, “Millet bunu söylemeni istiyor” diyen arkadaşına Mandela’nın verdiği şu yanıtla yetineyim: 

“Öyle konuşmayacağım. Millet böyle istiyor diye onu söyleyip, doğruyu söylemediğim an o milletime liderlik görevimi yapmamış olurum.”
Yazarın Tüm Yazıları