HÜKÜMETİN, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ı Genelkurmay Başkanlığı’na ataması sürecinde Şemdinli olayları bir dönemeçti.
Büyükanıt’ı bu makamda görmek istemeyen bazı cemaat bağlantılı oldukları belirtilen istihbaratçılar, hükümet üzerinde etki yaptı.
Bu etkinin yarattığı şüpheler, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, 24 Mart’ta Büyükanıt ile yaptığı sabah kahvaltısı ardından dağıldı gibi.
Ancak Danıştay saldırısıyla da hükümetin kafası karıştırılmak istendi.
Erdoğan’ın, Bakanlar Kurulu’nda kararnameyi imzaya açarken, "Bu iş çok speküle edildi.Hükümetimize hak etmediği şeyler atfedildi.Bütün bunları silmek için YAŞ sonrası çıkarılması gelenek olan bu kararnameyi biz öncesinde çıkaracağız" demesi de bu yönde bazı işaretler veriyor.
BÜYÜKANIT’IN ZORLUKLARI
Sonuçta hükümet ve Erdoğan, doğru olanı yaparak bu zor eşiği atladı.
Şimdi asıl zor sınav Org. Büyükanıt’ın önünde duruyor.
Büyükanıt, TSK, kendisine umut bağlamış ulusalcı güçler ve hükümet arasında zaman zaman çok sıkışacağı bir döneme giriyor.
Vizyon, esneklik, değişim karakterli bir komutan olan Büyükanıt, bunu gördüğü için ilk gün ilk sözünü ve ilk vizyonunu şöyle ortaya koydu:
"Türkiye, her türlü zorluğu yenebilecek güçte bir ülke. Kimse Türkiye’yi küçük görmesin. Kendimize güvenelim, Türkiye her şeyi başarır."
Büyükanıt, öncelikle, "Ülkem ve kendi gücüme güveniyorum" diyor.
Ardından, "Yıkılıyoruz, AB bizi bölecek, rejim gidiyor; ABD, Irak ve İran’dan sonra Türkiye’ye girecek" diyen siyasal İslamcılar ile ulusalcılara, "Bu paranoyadan çıkın. Türkiye ne öyle başkaları tarafından kuşatılıp parçalanacak bir ülke, ne de içine kapatılacak bir ülkedir" yanıtını veriyor.
Anlayacağınız, ne şahin bir çıkış peşinde, ne de AB vizyonuna karşı.
Büyükanıt, bu mesajları orduda stratejik istihbarata geçilmesi ve bunun kurumsallaştırılmasında en büyük emeği geçen bir komutan olarak söylüyor.
İKİ BÜYÜK EŞİK
"Ben kazandım" diye farklı bir tavır sergileyecek biri olmasa da Büyükanıt, önünde aşılması gereken iki büyük sorun bulunduğunu çok iyi görüyordur.
Bunlardan ilki Cumhurbaşkanlığı seçimi.
Kim ne derse desin; Türkiye’de ordunun, "Başkomutanı" olacak kişinin seçiminde sessiz, seyirci kalmasını beklemek hayal olur.
Ordu, yargı, üniversite konularında çok hassas davranan TSK, Çankaya’nın yeni sahibinin bu üç kurumla ilgili görüşlerine çok dikkat edecektir.
Yeni model askeri donanıma sahip; istihbari bilgilerle yeteneği kaynaştırıp karşı tarafın zayıf noktaları üzerine yönelen bir anlayıştaki Büyükanıt’ın, Cumhurbaşkanlığı konusunda ordu içindeki nabzı dışarıya nasıl taşıyacağı çok önemli.
Gerginlik yaratmayacağı kesin; ama ses tonu belirleyici unsur olacak.
Komutanın ikinci büyük sorunu, TSK’ya karşı yürütülen kampanyalar.
Ordunun, Şemdinli iddianamesi, Atabeyler çetesi, eski komutanların bazı açıklamalarının yarattığı şüphelerin dağıtılmasını istediği kesin.
Her ordu kendisine yapılana karşılık verilmesini de bekler.
Buradaki soru, Büyükanıt’ın, bu haksızlığı giderirken intikamcı mı davranacağı, yoksa yanlışlıkları düzelteme yoluna mı gideceğidir.
Öfkeli toplulukları yönetmek zor; ama komutanın mahareti burada konuşacak.