ÖNÜMÜZDEKİ seçimin ana konularından biri güvenlik ve asayiş olacak.
Kapkaç, hırsızlık, cinayetler böyle sürdükçe başka şey de beklenemez.
AKP hükümeti, birçok alanda başarılarla övünse bile asayiş ve güvenlik konularında son beş yılda ciddi bir başarısızlıktan söz etmek mümkün.
Yaşadığımız pek çok kapkaç olayı bile demokratik bir ülkede çok koltuk sahibini yerlerinden edebilecekken Türkiye’de ne ülkeyi sarsan bombalamalar ne cinayetler bugüne kadar kimseye fatura edildi.
Ama, Hrant Dink cinayeti sanki yeni döneme girildiğini gösteriyor.
Bu noktada Başbakan Tayyip Erdoğan’ın tutumu her şeyi belirleyecektir.
Erdoğan, kimseyi kayırmadan sorunun üzerine giderse görülecektir ki bazı güvenlik amirlerinin "Bizi AB yasaları engelliyor" mazereti kalmayacağı gibi asayiş ve güvenlikte sonuç alıcı adımlar gelecek.
ASIL SORUN KOORDİNASYON
Çünkü, Dink cinayeti derin devletin işi gibi tahmin edildi; bırakın derinleri, ’el üstündeki’ adamlarca işlendiği ortaya çıktı.
Dış güçlerin parmağı aranırken cinayet, AKP dönemi kadrolarının da içinde olduğu devletin bir kesiminin kucağına düştü.
Mazeretler de, komplo teorileri de havada kaldı.
Şimdi sabırla müfettişlerin her şeyi ortaya çıkarmasını bekliyoruz.
Ancak kulislere baktığımızda, derinde daha önemli sorunlar görünüyor.
En büyük sorun; güvenlik, istihbarat ve asayişle ilgili birimler arasındaki güvensizlik, koordinasyonsuzluk.
Bu sorun her dönem yaşandı; ama hiç bu düzeye çıkmadı.
Sorunun aşılamaması kendisini AKP’ye mensubiyet içinde görenlerle görmeyen kadroların varlığından kaynaklanıyor.
Mensubiyet içindekiler rehavete düşerken diğer taraf, "Aman açığımızı yakalamasınlar" baskısı altında görev yapıyor.
Emniyet Genel Müdürlüğü makamının, eskisinin ne zaman emekli olacağı çok önceden bilinse de cumhurbaşkanı seçimi sonrasında ’kafaya uygun’ isim atanır diye aylardır vekaletle yönetilmesi ise artık anımsatılmıyor bile.
İçişleri Bakanı’nın sürekli sessiz kalması, Başbakan Erdoğan’ın zaman sorunu yaşaması, Başbakanlık Müsteşarı’nın da bu birimlerin bazılarınca muhatap alınmak istenmemesi çalışmada verim düşüklüğü yaratıyor.
O nedenle, "Bir bakın Başbakan istihbarat birimleri ile ne sıklıkta görüşüyor" sorusu sorulup "Mutlaka bu birimlerle daha fazla görüşmeli" deniyor.
MUHALEFET DE GÖRÜYOR
İstihbarat atlaması, kusurun bir birime bırakılmak istenmesi, cinayet ihbarı evrakının koruma şubesine gönderilmemesi, bir muhbirin teslim alınmaması veya uzaktan kumanda ile idare edilmeye kalkışılması...
Bu kusurlar yukarıda aktardığım tablodan uzak görülebilir mi?
Muhalefet de tablonun farkında.
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın salı günü grup toplantısında bürokratları uyarması, hatta tehdit etmesi, diyelim boşuna değil.
Baykal, bürokratlara, "İşinizi yapın, siyasi kadro olmayın.AKP gidici.Geldiğimizde bürokratlardan da hesap soracağız" diye seslendi.
Baykal bu sözlerle bir yandan bazı bürokratların elini güçlendirirken, diğer yandan AKP kadrolarına uyarı yolladı.
Baykal’ın çıkışı önemli; ama asıl anahtar Erdoğan’da.