BAŞBAKAN Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Başbakanvekili sıfatıyla, Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’nin (MGSB) medyaya sızdırıldığı gerekçesiyle istihbarat örgütlerine, ‘Sızdıranları bulun’ talimatı verdi. Bizce bu talimatın kamuoyuna, Dışişleri Sözcüsü Namık Tan tarafından resmen duyurulmasında gariplik var.
Deniliyor ki, konu milli güvenlik olduğu için, verilen ciddiyet gösterildi.
Ancak, olay sadece bu açıdan bakılacak gibi değil.
1997’DEKİ SORUŞTURMA
Bunun nedenine gitmeden önce 8 yıl öncesine yönelik bir açıklama yapalım.
MGSB, tarihinde ilk kez, 1997’de yenilendiğinde gün yüzüne çıktı.
Bu haberi veren bendim; ancak kaynağımı korumak amacıyla (ki kaynağın talebi de buydu), üzülmeme rağmen haberin altına imzamı koyamadım.
Ancak, haber çıktıktan bir süre sonra ziyaret ettiğim bir Başbakanlık bürokratından, haberin benim tarafımdan yazıldığının anlaşıldığını öğrendim.
Çünkü, bürokrat sabah odasına girdiğinde, gizli çekmecelerinin açıldığını, dosyalarının karıştırıldığını anlamıştı.
Nedenini araştırınca, üst düzey bürokrat olmasına rağmen, kendisinden bile habersiz, dönemin Başbakanı Mesut Yılmaz’ın gizli talimatıyla ‘kaynak’ soruşturması açıldığını öğrenmişti.
‘Birilerinin’ gece odasına girip araştırma yapmasının nedeni de buymuş.
Çünkü, soruşturma açılınca benimle ilişkili bürokratlar hedef alınmış, bu bürokrat da ‘tanışıklığa’ kurban gitmişti.
O dönemin Milli Güvenlik Kurulu üyesi siyasilerle askerler için aynı tür bir işlem yapılıp yapılmadığını ise bilmiyorum.
Bu araştırma sonuçlarıyla ilgili hiçbir açıklama da yapılmadı; ama böylece herkese gizliden bir gözdağı verilmesi yoluna gidildi.
GÜL RESMİYET KAZANDIRDI
1997’deki örnek gösteriyor ki, istihbarat kurumları eliyle yapılacak böylesi bir araştırmada, bu örgütlerin kendine has yöntemleri kullanılmakta.
Daha açık yazalım, belki yine gizlice bürolara girilecek, telefonlar dinlenecek, eski telefon ve faks kayıtlarına bakılabilecek.
Bu muamelenin olası hedefleri arasında, MGK üyesi Cumhurbaşkanı, Başbakan, Genelkurmay Başkanı, Başbakan Yardımcıları, Adalet, İçişleri ve Milli Savunma Bakanları, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri ve Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri’nin bile olduğunu düşünebiliriz.
Devletin tepesini de olası kapsama alan bir araştırma başlatıldığının resmen açıklanması ile gözdağının dozu artırılmak isteniyor olabilir.
Ama öbür yandan, böylece MGSB ile ilgili çıkan haberlerin doğruluğu Başbakanvekili tarafından resmen teyit edilmiş oldu.
Eğer araştırmaya konu olan rahatsızlık, çıkan haberlerdeki komşu ülkelere yönelik ifadelerden kaynaklanıyorsa, bu durumda, bu ülkelerin tepkisinin resmiyet kazanmasının yolu da açılmış olmayacak mı?
Oysa, bölgedeki bir ülkeyi haritadan silmeyi hedeflemiş, füze menzilini sürekli geliştiren bir ülkenin, MGSB’ye tehdit olarak girmesinin medyada yer alması, demokratik bir ülkede diplomasinin bir parçası olarak kabul ediliyor.
Gizli yapılması gereken bir araştırmanın açığa vurulması bu açıdan da dikkate alınmalı.