GEÇEN pazartesi günkü yazımda, Hrant Dink cinayetinin ardındaki güçlerin açığa çıkması konusunda pek umutlu olamadığımı yazıp devam etmiştim:
"Trabzon’da, yakın zamanda olanları anımsadığımda; o dönemin emniyet yetkilileri hiçbir kusurları yok gibi, bırakın istifa veya görevden alınma, terfi ettirilmişse nasıl umutlu olunabilir ki?
İstanbul’da iki gün arayla aynı tip kamyonet bombalar sinagog, banka, elçilik duvarlarında patlıyor, 58 vatandaşımız ölüyor ve tek bir kamu görevlisine dahi fatura kesilmiyorsa umut korunabilir mi?
Dilerim bu kez yanılırım."
Trabzon valisi ile emniyet müdürü görevden alınınca ve Başbakan Tayyip Erdoğan, bu görevden almaların devamı gelebileceği yönünde konuşunca bu kez yanılıyorum galiba, diye düşünmeye başladım.
Böylesi yanılma için can feda.
PEKİ YA TERFİ EDEN
Başbakan’ı ve hükümeti bu kararı için kutlamak gerek.
Böylece, hem sorumluluk makamındakilerin olaylara daha ciddi yaklaşmasının, hem de vatandaşın devlete daha fazla güvenmesinin yolu açılıyor. Ancak, görevden alınan Reşat Altay’ın ilde 8 aydır görev yaptığını; asıl olumsuz gelişmelerin önceki müdür Ramazan Akyürek döneminde gerçekleştiğini ve o dönemle ilgili çeşitli iddiaların gündemde olduğunu da anımsatmalı.
Peki Altay görevden alınırken Akyürek’in İstihbarat Daire Başkanlığı’na terfi ettirilmiş olmasına ne demeli?
Hükümet çevreleri ne der bilemem; ama daha önce de dile getirdim.
Hükümet, "bizden olana" karşı toleranslı, "bizden olmayana" karşı sert.
Akyürek’le ilgili tutumun da buna bir örnek gösterileceği kesin.
Yine de ilk adımın cesaretlendirici olduğunu söylemeli; ama "bizden olan" yaklaşımı nedeniyle izlemeyi de sürdürmeli.
Hükümetin böyle bir ayrıma gitmemesi öncelikle kendi yararına; ama bu noktada AKP’nin Kızılcahamam kampına uzanınca umutsuz kalıyorum.
BÖHÜRLER’DEN ESİRGENEN
Kampta, Ayşe Böhürler, hem Erdoğan’ın milliyetçi söyleminden yakındı, hem de AKP teşkilatlarında yaşanan Ali Dibo iddialarına atıfla, "AKP teşkilatında yönetici olarak çalışan arkadaşlar ile normal vatandaşın mal varlığındaki büyüme arasında orantısızlık var" dedi.
Onca erkek arasında konuyu cesaretle gündeme getiren Böhürler’i kutlaması gereken Erdoğan, "Bu çirkin yaklaşım" diye fırçalama yoluna gitti.
Bence burada da Başbakan’da, "Bizimkiler yapmaz" görüşü egemen oldu.
Başbakan buna inansa da hem AKP teşkilatları hem de AKP dönemi bürokrasi ile ilgili, geçmişte günlerce gündemden inmeyenlerine benzer savcılık iddianameleri, mahkemeler, istifalar, görevden alma olayları yaşanıyor.
Bunların yolunu kesmenin en etkili yöntemi, sıfır toleransttır.
O nedenle, Ali Dibo iddiaları üzerine Erdoğan, savunmaya geçmek yerine, Grup Başkanvekili arkadaşı hakkında, bir bürokrata ihale listesi verdiği, bir ilçe başkanının rüşvet imasına tepki koymak yerine, "Sus, dinleniyoruz" dediği için işlem yapsaydı, iddiaların AKP’ye etkisi sıfır olabilirdi.
Ama bugün sanki yeni bir noktaya gelmiş görünen Erdoğan, eğer Trabzon’daki tutumunu, "Bizimkiler" ayrımı yapmadan sürdürürse hem Türkiye hem de partisi kazançlı çıkar.