SON dönemde, "AB’ye karşı" iddiasıyla CHP, pek çok eleştiri alıyor.
Eleştiriler temelinde, Sosyalist Enternasyonal için Şili’ye hareketinden önce CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ile konuşma fırsat buldum.
Baykal, bu eleştirilere yanıt vermeyi bile CHP’ye haksızlık sayıyor, "CHP’nin tereddüdü var" denmesini ihanet gibi değerlendiriyor.
Daha da ileri gidiyor Baykal, hükümetin elini güçlendirecek girişimler, görüşmeler yaptığını; olumlu işaretler almaya başladığını anlatıyor.
CHP’nin, AB için zorunlu ve muhalefet etmesi halinde yasalaşması olanaksız yüzlerce maddelik tasarılara desteğini ise anımsatmıyor bile.
HÜKÜMETİ BASKI ALTINA ALMAYIN
Baykal, uzun zamandır başta sosyalistler olmak üzere buluştuğu Avrupalı her lidere, "Yanlışlarınız AB’ye desteği azalttı" diyor.
Nihayet, "Evet, galiba haklısınız" tepkisi almaya da başlamış.
Bu gelişmeyi çok önemli gören Baykal, onlara şu mesajları veriyor:
"Türkiye’den bir sürü şey istiyorsunuz. Hükümet de size karşı zayıf. Ne isterseniz veriyor; ama onlar verdikçe sanmayın ki Türkiye AB doğrultusunda ilerliyor. İlerleme yok, aksine tepki artıyor. Buna muhalefet mantığı ile baksam, kazançlı çıkacağımız bir durum. Ama bunu hiç istemiyorum; çünkü AB davası zarar görüyor. Hükümeti, kaba biçimde baskı altına almayın. AB’yi çıkmaza sokan bir ölçüde de sizin bu ölçüsüz talep ve baskılarınızdır."
Perde gerisinde bunları söyleyen Baykal’ın eleştirisi yok mu?
Var; hedefindeki de, "Bunları tartışmasız kabul ederseniz AB işi sıkıntıya girer" uyarılarına rağmen 17 Aralık 2004’te attığı imzayla ilişkiyi, 1999’daki Helsinki zirve kararının gerisine düşürdüğüne inandığı hükümet.
Baykal, o gün iki temel hata yapıldığını düşünüyor.
İlkini, "Hükümet, tam üyelik dışında bir ilişkiye razı oldu" diye açıklayan Baykal,"Kopmadıkça tam üye olmasak da olur" anlayışına isyan ediyor.
CHP Lideri, diğer aday ülkeler için yol haritasının hedefinin tam üyelik olduğunu anımsatarak, "Daha büyük yanlışlık yapamazdık; ama hükümet yaptı bunu.Bir olmazı oldurdu.O gün kıyameti kopardım; ama nafile" diyor.
GÜVEN VERİN YETER
Baykal, ikinci hatayı ise Devlet Bakanı Beşir Atalay’ın 17 Aralık 2004’te, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün de aynı yılın temmuzunda attığı imzalar sonucu ’Kıbrıs’ın üyelik ön şartı yapılması’ olarak açıklıyor.
CHP’nin o zaman da, "AB’yi batırıyorsunuz" diye haykırdığını söyleyen Baykal, "Ogün bizi dinlemeyen hükümetin, bugün AB’den yakınmaya, ’Oydu, buydu’ demeye hakkı yok; çünkü bunların hukuki geçerliliği bulunmuyor" diyor.
Baykal, böylesi yakınmalar yerine hükümete açık bir öneri yapıyor:
"1999’da dönem Başkanı Finlandiya Başbakanı Lipponen, Başbakan Ecevit’e, Kıbrıs ön şart değil mektubu verdi. Çıkarıp yayınlasanız ya bu mektubu."
Baykal, iki tarafın da ciddi liderlik zafiyeti içinde olduğunu düşünüyor.
Bu nedenle de AB liderlerine şu vurguyu da hep yaptığını söylüyor:
"Bize güven verin; bu iş olsun bitsin. Bizi AB’ye almak iç politikanızda riskse bile, bunu göze alın. Bugün Türkiye’de AB’ye güven yok, destek yüzde 30’a indi. Oysa halk bilse, şu gün üyelik olur, hiç sorun kalmaz."
Baykal’ın bu sözlerine rağmen bakalım, "CHP AB’ye karşı" diyenler tezlerinde ısrarı sürdürecekler mi?