TÜRKİYE Kayak Seven Gazeteciler Derneği olarak Kayak Federasyonu ile birlikte Uluslararası Gazeteciler Kayak Kulübü’nün 59’uncu buluşmasına ev sahipliği yaptığımız için gündemden biraz uzaklaştım.
35 ülkeden 180 gazetecinin, İstanbul ve Erzurum’u kapsayan bu geziden olumlu duygularla ayrılması, Başbakan Tayyip Erdoğan başta olmak üzere ilgili tüm kabine üyelerinin, 30’u aşkın kamu ve özel sektör kuruluşunun organizasyonumuza sağladığı destekle mümkün oldu. Otellerle seyahat acentelerimizin hizmet becerisini de bir kez daha gördük. Türkiye için olumlu sonuç beklediğimiz bu etkinliğin ardından ilk olarak, yarım bıraktığım ‘kurultaylar sonrası CHP’ değerlendirmelerime döneceğim. YA GELSEYDİ Malum, 18 yıl CHP’ye genel başkanlık yapmış bir Deniz Baykal’ın, partisinin en yetkili kuruluna katılıp görüş ve eleştirilerini delege karşısında yapmamasını anlayamadığımı belirterek, eleştirmiştim. Kurultay sonrası da delegenin, Baykal dönemini tamamen bitirdiğini yazdım. Şimdi ise önce, “Baykal kurultaya neden gitmedi” sorusuna yanıt verelim. “Hâlâ güçlü olduğumu göstereceğim. Ben gitmezsem, delege de gitmez. Bu da Kılıçdaroğlu’na en büyük darbe olur” dışında verilecek bir yanıt var mı? Anımsatayım, ilk kurultaya 900 altında bir katılımı, kurultay öncesi pek çok hataya da imza atmış CHP yönetimi için başarısızlık sayacağımı yazmıştım. Ama gelin görün ki 1.247 delegenin 967’sinin katıldığı kurultay, CHP yönetiminin başarısından da öte Baykal ve beraberinde Önder Sav’ı sildi gitti. Kurultay için imza veren 362 delegenin onlarcası dahi, ‘en büyük iletişim hatası’ ödülüne aday ‘salona girme’ çağrısına uymamışsa başka ne denebilir? Peki bu durumda siz Kılıçdaroğlu olsanız, “Baykal iyi ki kurultaya gelmedi” diye ellerinizi ovuşturup, kendisine binlerce kez teşekkür etmez miydiniz? Çünkü Baykal kurultaya katılsaydı, adım gibi eminim bugün, “Ben gelince delege de geldi” diyecek, kendisine daha çok güç vehmedip, “Seni ben kurtardım” diyerek Kılıçdaroğlu’nun ensesinde boza pişirmeyi sürdürecekti. MALKOÇOĞLU KILICI ÇEKEBİLİR Dikkat ederseniz Sav’ı pek anmıyorum; çünkü kaybedeceği kurultaydan çok önce belliydi; ama bunu bir o, bir de ‘gözü var görmezler’ göremedi. Sonuç açık ve net; delege Baykal’ı kaderiyle baş başa bıraktı, açık açık, “Yetti artık; böyle bir finali biz de istemezdik, ama sen zorladın” dedi. Baykal, köşesine çekilip akil adama dönüşmeyerek, ‘ısrar ettikçe kaybeden Türk siyasetçileri’ kulübünün yeni üyesi olmaya hak kazandı; hayırlı olsun. Bir şey daha; “Hırsın ve hatanın böylesi” diyerek Baykal’dan uzaklaşanlar kervanına katılan çok yakınları da var, bu da kendisinin büyük başarısıdır! CHP, aksaya aksaya süreç henüz tamamlanmasa da yeni dönemi perçinliyor. Perçin haziran kurultayında bitecek; sonrasında Baykal ve Sav (belki 3-5 de arkadaşları) hariç, herkesi kucaklama harekâtı başlatılacak. Çünkü Kılıçdaroğlu’nun yanlışlara yeni bir tane ekleme şansı hiç kalmadı. İstanbul’dan kurultaya gelirken uçakta karşılaştığım, “Garibim bir nefes alamadı” dediği Kılıçdaroğlu ve CHP için ilginç değerlendirmelerde bulunan Cüneyt Arkın’la, rastlantı bu ya İstanbul’a dönüşte de aynı uçaktaydım. Sonucu çok olumlu bulan Malkoçoğlu, Kılıçdaroğlu’nu aynen şöyle uyardı: “Artık kılıcı çekmesi lazım. O çekmezse ben ona kılıcı çekeceğim. Disiplini sağlaması şart. Bakın rahmetli Ecevit böyle başardı. Bütün CHP’liler de kendilerini, hırslarını değil partilerini öne koymalılar.” Bildiğim CHP’de artık hata yapanın hesap verme dönemi başlayacak, o nedenle Malkoçoğlu’na görev düşmeyebilir; ama uyarısı ciddi bir uyarıdır.