ANAP’ın tek başına iktidar olduğu dönemi çok yakından olmak üzere, 23 yıldır her hükümetin Bakanlar Kurulu toplantılarını izlemiş bir gazeteciyim.
Parti organlarıyla devlet organlarının, neredeyse tek partili ülkelerdeki gibi iç içe sokulduğuna ilk kez bu hükümet döneminde tanık oluyorum.
Beni bu sonuca, AKP Eskişehir il kongresini muhalif adayın kazanmasının ardından yaptığım küçük bir araştırma ulaştırdı.
Eskişehir’deki seçim, başta Başbakan Tayyip Erdoğan olmak üzere AKP’nin tepesini mutsuz etmiş, bu nedenle kullanılan oylar ikinci kez sayılmıştı.
İkinci sayımda da muhalif aday 2 farkla yarışı önde tamamlamıştı.
Erdoğan ve AKP yönetimi, en demokratik parti olduklarını sık sık vurguladıkları için, "Bunda mutsuz olacak ne var?" denilebilir.
Gelin görün ki iş hiç de öyle değil.
BAKANLAR KURULU OLAYA EL KOYUYOR
Seçimin 24 Nisan’daki Bakanlar Kurulu toplantısında gündeme geldiğini duyduğumda inanmadım; en fazla spontane gelişmiş olabilir diye düşündüm.
Oysa, duyum doğruydu.
Erdoğan, kongrede divan başkanı olan Çalışma Bakanı Murat Başesgioğlu’ndan, "Neden bu arkadaş seçildi?" diye bilgi istemişti.
Sonuçta da, "Eski arkadaşımız çok çalışkan biriydi.Bu doğru bir seçim olmadı" deyip kazanan adayın görevden alınabileceğini dahi ima etmişti.
Konunun burada kapandığını düşünüyordum; ama o haftaki diğer kongreler üzerinde de değerlendirme yapıldığını öğrenince, muhataplarıma, "Nasıl yani, Bakanlar Kurulu’nda parti kongreleri mi konuşuluyor?" diye sordum.
Yanıt "Evet" oldu ve AKP kongreleri başladığından beri de durum böyleydi.
Kurulun her toplantısında ele aldığı ilk konu, parti kongreleriydi.
Başbakanlık Müsteşarı Ömer Dinçer dışında bürokratların bulunmadığı toplantının bu bölümünde Erdoğan, o hafta sonu kongrelerde divan başkanlığı yapan tüm bakanlardan değerlendirme alıyor, görüş açıklıyor.
KONGRE FIRÇALARI DA ATILIYOR
En fazla 4-5 bakan kongre görevine çıktığı için diğerlerinin dinlemede kaldığı bu bölüm, genelde kongreler tek listeli geçtiğinden kısa sürebiliyor; ama Eskişehir gibi 3-4 il daha kurulu epey meşgul etmiş görünüyor.
Bu illerde (Örneğin Nevşehir) milletvekilleri, belediye başkanları ve il başkanları birbirleriyle pek geçinemedikleri için birden fazla liste çıkıyor.
Bu tabloya üzüldüğü için Erdoğan da şöyle sitemler yapabiliyor:
"Burada sorun milletvekili arkadaşlarımızdan kaynaklanıyor. Ayıp ama. Biz arkadaşları buraya getirdik, onlar kendilerini yukarıda görüyor."
Şunu da belirteyim ki konuyu birçok eski bakana da sordum.
Hiçbir Bakanlar Kurulu’nda parti işi konuşulmadığını belirten eski bakanlar, "Parti işimiz varsa başkanlık divanı toplantısına giderdik" dediler.
AKP’nin Merkez Yürütme Kurulu toplantılarının da her pazartesi günü, Bakanlar Kurulu ardından toplandığını ayrıca anımsatalım.
Demek ki bu da Erdoğan’ın devlet yönetimine getirdiği yeni bir üslup.
NOT: Bir önceki yazımda DSİ Genel Müdürlüğü’nde bir daire başkanının eşiyle birlikte, bir müteahhitlik firmasının davetlisi olarak Suudi Arabistan’a gidip gitmeyeceğini sormuştum. Enerji Bakanlığı Dış İlişkiler Dairesi Başkanı Çiğdem Hatunoğlu, böyle bir görevlendirmenin olmadığını bildirdi. Teşekkür ederim.