MHP’nin, 3 Ekim’den bir gün önce Ankara’da düzenleyeceği mitingin, AB’ye karşı güçlü bir gövde gösterisi olacağı herkesin tahmini içerisindeydi. Tandoğan’daki miting alanına yaklaşırken duyduğumuz, ‘Ne mutlu Türküm diyene’, ‘Kırmızıııı beyazzz’, ‘Başkent Brüksel değil Ankara’ sloganları alanda on binlerin toplandığını hissettiriyordu. Gerçekten de alanın her karışı ve alana çıkan dört bulvar, içerilere kadar doluydu.Kalabalığı coşturmak için çalınan marşların bile ‘kırmızı beyaz yarim’ dediği alanı dolduran kalabalıktan yükselen AB’yi eleştiren pankartların azlığı ise oldukça şaşırtıcıydı. Ancak, asıl merak MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin ne söyleyeceğiydi. TABLONUN KARANLIĞINA KİTLENİN SESSİZLİĞİ ‘Türkiye Cumhuriyeti Devleti ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili, Türkçe’dir. Bayrağı, al yıldızlı al bayraktır. Başkenti Ankara’dır’ bez afişi önünde konuşan Bahçeli, önce, Atatürk’ün ulusal kurtuluş savaşında izlediği güzergáh üzerindeki illerden başlayarak yoklama yaptı. Samsun, Amasya, Erzurum, Sivas, Ankara, Afyon, İzmir’in ardından Edirne, Trabzon, Kars, Van, Hakkari, Diyarbakır, Şanlıurfa, Hatay, İçel, Muğla, Çanakkale illerini sayan Bahçeli’ye, en gür ‘Burada’ yanıtının Diyarbakır için verilmesi manidardı.Konuşmasına baktığımızda ise Bahçeli öyle bir tablo çizdi ki, alandaki herkesin umutsuzluktan dizlerinin bağının çözülmesi gerekirdi. Ancak, gelen tepkiler, dördü hükümet ve AB çevrelerine yönelik ‘Yuh’lar olmak üzere 8-10 sloganla sınırlı kaldı. Oysa Bahçeli, Lozan’da hevesleri yarım kalmış güçlerin, Türk milletinin ruhunu teslim almaya yönelik sinsi bir oyun oynadığı inancındaydı. Türkiye’nin limanları ulufe yapılırken; Türk bayrağına küstahça el uzatılmış; Türk tarihi aşağılanmış; Türkiye sömürgeleştirilmişti. Bahçeli, bu sözlerle de yetinmeyerek, içeride ihanet bedbahtlığı yapanlar olduğunu; bunların, bazen aydın, bazen yazar çizer, bazen sivil toplum örgütü, bazen işadamı maskesiyle ortaya çıktığını söyledi. Bu şer odaklarının başında AKP yönetiminin bulunduğunu da savunan Bahçeli, Başbakan’ın da gafletinin varlığına da işaret etti. KOALİSYON DÖNEMİNİ ES GEÇTİOn binlerin, çizilen bu ağır tabloya tepkisinin sınırlı kalmasında, belki de Bahçeli’nin izlerini aramak gerek. Bahçeli, eski, ‘AB’ye evet; ama onurlu girelim’ söylemini hiç kullanmadı; ama açıkça ‘AB’ye hayır’ da diyemedi; sadece bu noktaya geldiğini ima etmeye çalıştı. MHP Lideri, AB’nin taleplerinin Türkiye’ye büyük zarar vereceğini daha ilk günden itibaren söylediğini belirtirken idam cezasının kaldırılmasını da bunlar arasında saydı. Bahçeli’nin, idam da dahil yapılan reformların tamamı AKP hükümeti döneminde gerçekleştirilmiş; asıl reformlar kendisinin içinde olduğu hükümet döneminde yapılmamış gibi bir izlenim yarattığını da söylemeli. Acaba Bahçeli, en çok da ‘Meclis idam cezasını kaldırırsa, bunun için hükümeti yıkmam’ vizesini verdiğini anımsadıkça mı AB’ye açık açık ‘Hayır’ deme hakkını kendinde görmüyor?