İLKER Başbuğ, ifadeye çağrılınca tutuklamanın geleceğine kesin gözüyle baktım; çünkü delil durumunu bilmeye gerek yoktu, artık usul böyle.
Son 6-7 yılda, ‘terör örgütü üyeliği’ gerekçesiyle cezaevine konulanların sayısı hızla arttı 8 bini geçti, sayıya her gün onlarca ekleme de yapılıyor. Başbuğ tutuklanınca, “Biz insanların tutuklanmasından memnuniyet duyan değil tahliyelerinden sevinç duyan bir anlayışa sahibiz” deme gereği duyan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ı sevindirecek haberler ise pek gelmiyor. Gelmeyecek gibi de görünüyor ve Arınç bunu yeni fark ediyor olamaz. Çünkü kendisinin hep yetkin konumda olduğu bu iktidar dönemi, ‘ilelebet tutukluluk’, ‘ilelebet mahkeme’, ‘ilelebet dava’, ‘ilelebet dalgalar ürünü ilelebet dava birleştirme kararları’ ile anılmaya adaylığını çoktan koydu bile. TUTUKLAMA ÇIĞLIĞI ATILDIKÇA Keşke Arınç, tahliyelerden sevinç duyan anlayış sahibi olduklarını çok daha önce söylemiş olsaydı; örneğin, kendilerini destekleyen bazı çevrelerin, tahliye yönünde karar veren veya vereceklerinden kuşkulandıkları yargıç/savcılara en acımasız savaş açıp sonuç aldıkları dönemlerde... Bugün dahi aynı isimler, ‘şu niye tutuklanmadı, bu niye tutuklanmadı’, ‘göreceksiniz şu da tutuklanacak, bu da’ deyip duruyorlar. Dikkatinizi çekmek isterim; talepleri, ‘hesap sorulsun’ değil ‘tutuklama’. Neyse canım, yüksek yargıya başkan seçilirken Arınç’a, ‘verdikçe veren Rabbim’, umarız bu kez de Başbuğ vesilesiyle kendisini ‘sevindirdikçe sevindirir’, bu tutuklama böylesine bir hayra yol açmış olur. Bu, boş bir beklenti değil; çünkü tutuklu bazı arkadaşları, “Ona arz ettik” dediği andıçlar için Başbuğ, “Haberim de imzam da yoktu” savunması yaptı. Başbuğ, bu sözlerine rağmen tutuklandıysa mahkeme, Arınç’ın da işaret ettiği gibi sadece sanık ifadelerinden hareket etmiş olamaz, delil olsa gerek. Delil varsa dava nedeni andıçlar emir-komuta eseri, demektir. O zaman emir kulu alt rütbeli subayın direnme, emre uymama şansı var mı? Yoksa, o zaman bunca uzun süreli tutuklanmalar nasıl açıklanacak? BECERİKSİZLİĞİN TUTUKLAMASI Peki ya Başbuğ, dediği gibi bu andıçlardan habersizse ne olacak? Yani bir komutanın karargahtaki bu vahim çalışmadan haberdar olmadığını söylemesi beceriksizliğin, kötü yöneticiliğin itirafı sayılabilir. Zaten, bütün orgeneralleri arkasına alıp ‘süper kızgın gösterili’ basın toplantısı yapması da bir gemiden kükremesi de kesinlikle beceri değildi. Tutuklama kararı belki de bu ‘beceriksizliğin’ bedeli olsun diye alınmıştır!!! Yaptığımız şaka; ama şaka olmayan bir iddia, suç mahalliyle ilgili. Suç mahalli Genelkurmay karargahıysa yargılama niye Ankara’da olmuyor? KURTULUŞ SON DURAK: Kadına şiddeti gözler önüne sermeye çalışan bu filmi izlerken ilk sahnelerde “Eyvah, çok karamsar ve slogansı” der gibi oldum. Ancak ilerledikçe kara mizahla hem güldük hem düşündük. Film erkeği eleştirdi, polisi de bundan uzak tutmayarak doğruyu yaptı. Kadına şiddete karşı çıkan bir filmde erkeğe, ölümle sonuçlanan şiddete yer verilmesini ise pek anlayamadım. Ama gelin görün ki o sahneler, özellikle kadın seyirciden büyük alkış aldı. O alkışları, sorunun görünenden daha vahim bir hal aldığının işareti saymalı. Sorunun sebebi de çözümü de erkek kafasında. Sırf bu amaçla da izlemeye, desteklemeye değer bir film.