HATAY’da AKP’lilerin kamu ihaleleri ile bağlantılarını anlattığımız ’Ali Dibo şirketi’ yazılarımıza AKP’den gelen tepkiler beni şaşırtmıyor değil.
Buraya bir müfettiş gönderip tabloyu görmek yerine "Bir AKP’li 10, 20, 50 milyarlık kamu ihalesine girse, o adam yandı.Elinize, dilinize dursun ya, insaf.Yani AKP’li bu memleketin evladı değil mi?" diye soran Başbakan Tayyip Erdoğan medyayı suçlama yoluna gitti.
AKP Grup Başkanvekili, Hatay Milletvekili Sadullah Ergin ise her şeyin hukuki olduğunu belirterek, kendisinin hiçbir ihalede işi olmadığını söyledi.
AKP’nin bu anlayışla yoluna devamı kendi bileceği bir iş; ama Türkiye’nin her yanından bize gelen tepkiler gösteriyor ki bu yaklaşım AKP’yi de eskilere benzetiyor.
KENARA KONACAK BELGE DEĞİL
Erdoğan, Ergin’i dinleyerek ortada bir şey olmadığını söylüyor.
Çünkü Ergin, ortada hukuka aykırı bir işlem olmadığını, kendisinin de hiçbir ihale içinde yer almadığını söylüyor; her ikisi de doğru.
Anımsayacağınız gibi, Ergin’in el yazısını taşıyan Antalya Devlet Hastanesi’nde yapılacak işlerin kimlere verileceğini gösteren kendi tanımı ile ’karalama káğıdı’ ortaya çıktıktan sonra konu bu noktaya geldi.
Ergin, belge için AKP grubunda da aynı savunmayı yapmıştı.
O toplantıda kendisine şu yanıtı veren isim ben değilim; Diyanet İşleri eski Başkanı sıfatını da taşıyan AKP Milletvekili Tayyar Altıkulaç:
"İyi güzel de bu belge kenara konacak bir şey değil; ihaleyle ne işin var?"
Kamu İhale Kurumu araştırması sürüyor, ortada hukuka aykırı bir durum var mı yok mu göreceğiz; ama bu işin siyasi etik yanı hiç mi yok?
AKP, iktidar olmadan önce kamu ile hiçbir işi olmayan AKP yöneticileri kamuya hizmet vermek için yarışa girmişler, daha önce yapmadıkları işleri yapmaya başlamışlar ve ihale üstüne ihale almışlar.
Oysa Başbakan, "İş başka siyaset başka; müteahhitlik yapmak isteyen başka yere gitsin" dememiş miydi?
AKP de, "Biz eskilerin yaptığını yapmayacağız"ı vaat etmemiş miydi?
YA MİDAS YA MUHALİF OLMAK
Bizim gündeme getirdiğimiz konu da Erdoğan’ın başlangıçta dediği gibi, siyasetle ticaretin birbirinden ayrılmasıydı.
Oysa Hatay örneği siyasete ticaret için girildiği izlenimi doğuruyor.
Bu nedenle de parti ile ilişki, Midas’la ilişkiye dönüşüyor.
Daha önce kamu kurumlarının önünden geçmeyenler, AKP’li olunca kamu işi yapmaya başlıyor.
Örneğin, önemli kamu kurumlarının davaları Ergin’in avukatlık bürosundan geçen, parti yöneticisi olan isimlerce üstleniliyor.
Bu tablo, ihale işi dışında kaldığını söyleyen Ergin’i de yaralıyor.
Sadullah Ergin’in, uzak-yakın bazı akrabalarının kamuda üst görevlere getirilmesi, Karaksı’daki arsasının üzerinde zeytin ağaçları bulunduğu halde yokmuş gösterilip imara açıldığı yönündeki iddiaların ortalıkta dolaşıp durmasına neden oluyor.
Bu da yetmiyor; tablo, "Ben bu ilişkileri gördüğüm için AKP’den ve bu arkadaşlardan ayrıldım" diyen Midas olmaktansa hesap sormayı tercih eder konuma geçen, konuyu TBMM’ye taşıyan DYP’li Mehmet Eraslan’ı bile hak etmediği bir görüntü içine sokuyor.
Tüm bunlar, siyasetle ticaret arasına mesafe koymayı gerekli kılmıyor mu?