AKP İskenderun üyesi Harun Öztürk’ün kamudan aldığı ihalelerle ilgili açıklamaları Ali Dibo tartışmalarına yeni boyut kattı.
Konuya yerinde bakmak için iki gündür Hatay’da dolaşıyorum.
Gelişmelerin AKP seçmeninde bir erozyon yarattığı, bu durumu fark eden AKP Genel Merkezi’nin de iddialara, önceki yaklaşımın aksine ciddi şekilde eğildiği izlenimi edindim.
Bu işin AKP ile ilgili bölümü; ancak böylesi yolsuzlukların üstesinden gelmede asıl rolün siyasetçiye düştüğü kesin.
Siyasetçi, seçmenin her şahsi isteğini kabul etmek yerine, "Hayır" demeyi başaramadıkça iddiaların önü kesilemez.
Bakın nasıl bir ilginç olayla durumu anlatmaya çalışacağım.
NAMERDE MUHTAÇ ETMEME SİYASETİ
Ali Dibo olayları, AKP Grup Başkanvekili ve Hatay Milletvekili Sadullah Ergin’in, Antakya Devlet Hastanesi Müdürü Yaşar Artar’a ihale listesi vermesi üzerine gündeme geldi.
Pek çok yazımda da Ergin’e, "Bir bürokratla neden ihale işi konuştunuz?" diye sordum.
Bugün de Ergin’in şahsında tüm siyasetçilerin duyarlılığını çekmesi gerektiğine inandığım bir başka olayı aktaracağım.
Ali Dibo tartışmalarının zirvede olduğu günlerde Ergin’in odasına, Hatay’ın AKP ilçe başkanlarından biri geliyor.
İlçe başkanı ekonomik sıkıntısından söz edince Ergin bölgedeki belediye başkanlarını aradığını, kendisine maddi destek vereceklerini (1500 YTL) belirtiyor.
Ergin, "Seni namerde muhtaç etmeyecek iş de buluruz" diyor.
Şimdi, acaba siyaset, partiye hizmet verenleri namerde muhtaç etmemek anlayışı mı, diye sormak gerekiyor. Bunun da ötesinde belediye başkanlarının görevi bu mu olmalı?
KAPI NEDEN GÖSTERİLMEZ
Görüşmenin birinci kısmı bu; ama daha vahimi arkadan geliyor.
İlçe başkanı, bir Suriyelinin Hatay’daki arazisiyle ilgili gelişmeleri, "hafife alınacak iş değil" vurgusuyla soruyor.
Ergin, bu noktada ilçe başkanından sessiz olmasını istiyor, dinlendiği kuşkusunu gösteriyor.
İlçe başkanı da şaşkınlıkla, "Şu anda mı" diye sorduktan sonra, "Desene bombanın üzerinde göbek atıyoruz" diyor.
Buna rağmen ilçe başkanı sohbeti sürdürünce, Ergin, konuya baktığını, devletlerarası ilişkiler ve yasal düzenlemelerle ilgili bir durumun söz konusu olduğunu anlatıyor.
Üzerinde asıl durduğum gelişme de bundan sonra yaşanıyor.
İlçe başkanı, işin 23 trilyonluk bir iş olduğunu, adamın 4 trilyonu gözden çıkardığını söylüyor.
Ergin, önce sessiz kalıyor; ısrar üzerine bakacağını söylüyor.
Oysa Ergin, 4 trilyondan söz edince bu ilçe başkanını kolundan tutup kapıdan atsaydı, doğrusunu yapmış olmaz mıydı?
Bunları kendisine sordum, o görüşmenin kaydedildiğinden o zaman da kuşkulandığını; ama mizaç olarak kimseyi kırmak istemeyen biri olduğundan farklı davranmadığını söyledi.
Ama, hiçbir çıkarı söz konusu olmasa da bunu yapmadığı için kırılan kendisi, partisi ve siyaset oluyor.
Siyasetçi de böylesi işleri takip edenler gibi anlaşılıyor.