DÖRT yaşına basan AKP, üçüncü iktidar yılını da tamamlamak üzere.Kurulduktan hemen sonra, üstelik büyük bir çoğunlukla iktidar olan AKP’nin performansının, iktidar süreciyle değerlendirilmesi gerekiyor. Değerlendirme yapılırken kıyaslama da hükümet düzeyinde önceki koalisyon hükümeti, başbakan düzeyinde de önceki Başbakan Bülent Ecevit’le değil; tek başına iktidarın son örneği ANAP hükümetleri ve Turgut Özal’la yapılmalı. Böyle bakınca; Avrupa Birliği, ekonomik programı sürdürme, istikrarın korunmasındaki başarıların yanında, kullanılmayan önemli şanslarla bazı alanlardaki olumsuzlukları da görmek gerekiyor. ‘KÜRT SORUNU’ VE ‘SİYASAL İSLAM’Kullanılmayan şanslardan başladığımızda önümüze, Türkiye’nin de en büyük iki sorunu; Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın tanımı ile ‘Kürt sorunu’ ve siyasal İslam çıkıyor.AKP yönetiminde ve Başbakan’ın yakın çevresinde Kürt kökenli siyasilerin ağırlığı ortada. Ayrıca Güneydoğu’da, yer yer HADEP’i de aşan oy tabanına ulaşan ilk parti ise uzun bir zamanın ardından AKP oldu. Öbür yandan Başbakan Erdoğan da Siirt milletvekili. Bu avantajlara rağmen, üç yıl boyunca AKP’nin sırt üstü yatmayı yeğlediği bu konu Bakanlar Kurulu’nun tek bir toplantısının gündemli maddesi olmadı. Ta ki terör yeniden başgösterene, asker, ‘Artı ekonomik, sosyal önlemler alın’ diyene, aydınlar inisiyatif kullanana kadar. Bu aşamadan sonra Başbakan’ın, o da devletin diğer birimleri ile paylaşmadığı çıkışı yaşandı.Ancak, bu sürede terör örgütü, siyasallaşma yolunda büyük yol kat etti. AKP’nin ve Erdoğan’ın, son üç yılda en kritik günlerde bile sokağa çıkmayan siyasal İslamcı kesimlerle bağının güçlülüğünü; milli görüş çizgisinin AKP yönetiminde, Meclis grubunda ve Bakanlar Kurulu’ndaki büyük üstünlüğünü ise anımsatmaya bile gerek yok. Siyasal İslam’la ilgili sorunlarda AKP’nin, çıkarıldığı söylenen milli görüş gömleğinin baskısını üzerinden attığı değerlendirmesini yapmak pek olanaklı değil. YENİ MEVZİ KAZANMA ÇABALARI‘Taban’ gerekçesiyle, gündeme sık sık siyasal İslam’la ilgili gerginlik yaratan, ekonomiye olumsuz etki yapan konular getirildi. Üstelik, bu konulara çözüm bulucu paket projeler yerine, yeni mevziler kazanmaya yönelik çabalar öne çıkarıldı. ‘Bizim laiklik anlayışımız daha doğru’ denilerek, imam hatip, türban, Kuran kursları, zina gibi konular tek tek gündeme getirilirken örneğin; zorunlu din derslerinin, kamu binalarındaki sadece mescit bulunmasının laiklik devlet anlayışı ile nasıl bağdaştığı görmezlikten gelindi.AKP, bu alanda seçmen tabanında bugün daha küçük bir yeri kaplayan milli görüş oylarını, geniş kesimlerden aldığı büyük oy tabanına yeğledi. Böyle olunca da toplumsal uzlaşma ortamı yaratılamadı. Sonuçta da AKP, kadrolarının ve dayandığı oy tabanının verdiği güçle, sorunların taraftarlarını sistem içine çekmek yerine mevzi kazanmayı ve sırt üstü yatmayı yeğleyince Türkiye’nin hálá iliklerine kadar hissetmeye devam ettiği bu iki sorunu çözen parti olma şansını da kullanmaktan uzaklaştı.