Şükrü Küçükşahin
Şükrü Küçükşahin
Şükrü KüçükşahinYazarın Tüm Yazıları

AKP’nin sorunu

AKP kadrolarına göre, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ile yüksek yargı organlarının başkanları ve muhalefet liderlerinin konuşmaları, Ali Dibo haberleri, bazı yargı kararları bir yerlerden düğmeye basılması(!) ile ilgili.

Bu komplo teorilerine inanç nedeniyle, AKP kongrelerinde haremlik selamlık düzen de, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın bu düzeni savunması da es geçiliyor.

AKP’li belediyelerin kadını ikinci sınıf gösteren kitaplarıyla, 3.5 yıldır başbakan olmasına karşın Erdoğan’ın hálá söyleyemediği şeyler olduğunu açıklayarak ’gizli ajandası var’ kuşkularına zemin hazırlaması da böyle.

Demek istediğim; AKP, kendi kadrolarının yaptıklarını görmezden geliyor.

Bence iktidar partisinin sorunu da bu noktada kendini gösteriyor.

Bu inancımı da AKP ile ANAP’ı kıyaslayarak açıklamak istiyorum

MİLLİ GÖRÜŞ’E MİLLİ GÖRÜŞCÜ MUHALEFETİ

Turgut Özal,
dört eğilim dediyse de ANAP’ta, milliyetçi, muhafazakar, liberal eğilimlerden oluşan üç büyük grup ve onların güçlü temsilcileri vardı.

Gruplardan birinin radikal çıkışı, taraftarlarının aykırı görüşü gündeme geldiğinde, diğer iki grup güçlü karşı çıkış sergilerdi.

Çekişmeleri bir süre tarafsız izleyen Özal, sonra orta yolu önerirdi.

İşin özeti ANAP’ta parti içi gruplar birbirini dengeliyordu.

’Takunyacı’ denilen bir liderin sistemle kaynaşması, giderek sistemi etkisine almasında, kendi tutumu kadar parti içi bu dengenin de rolü vardı.

Bu yanıyla AKP, ANAP’a; Erdoğan da Özal’a hiç benzemiyor.

AKP, çok baskın bir Milli Görüş egemenliği altında bulunurken, küçük bir milliyetçi gruba bile hoşgörü gösterilmedi; anında darmadağın edildi.

Liberaller ise kelaynaklar gibi kaldı, grup bile oluşturamadı.

Bu yapı AKP’de sadece Milli Görüş’ün sesini yükseltti.

Onların aykırılıkları AKP içinde güçlü çıkış görmedi.

Hatta Milli Görüş Milli Görüş’e, cemaat cemaate muhalefet eder oldu.

İşte, Abdüllatif Şener’in liberal söylemi, yolsuzluklara karşı duruşu.

İşte, Afyon’da, cemaatçi Milli Eğitim Müdürü’ne diğer cemaatlerin tepkisi.

Bu arada, haremlik selamlık örneği başta olmak üzere Erdoğan da bu tartışmaları izlemeye bile gerek görmeden hemen Milli Görüş yanında yer alıyor.

Oysa AKP, ANAP’a birazcık benzeseydi, Tuzla ve Eyüp belediyelerinin yayınları, haremlik selamlık oturma düzeni liberalleri ayaklandırırdı.

ERDOĞAN ÇİLLER’E BENZİYOR

Bu dengesiz yapı, AKP’deki Milli Görüşçülere, "Yüzde 34 oyun tamamı bizim" havasını verince, yolsuzluk iddialarına yaklaşımda, kadrolaşmada, demokrasiye bakışta gömleğin değişmediğini gösteren işaretler vermeye başladı.

Aynı yapı, Başbakan Erdoğan’ı da Özal’a değil Tansu Çiller’e yaklaştırdı.

Kırıcı konuşma, önüne geleni fırçalama, edep dersi verme bunun örnekleri.

Özal, her geçen gün sistemle daha çok kaynaşırken Erdoğan ayrışıyor.

Özal meşruiyeti içeride sağlarken Erdoğan, Çiller gibi dışarıya bakıyor.

Özal gibi herkesi dinlemektense Çiller gibi dar kadroyla yetiniyor.

Böyle olunca da tek bir AKP’li veya danışmanı Başbakan’a, "Haremlik selamlığı savunursan, değiştiğine inandıramazsın" demiyor.

Onlar demiyor da Türkiye’nin medeni ufkunu belirleme iddiasındaki sermaye, işi niye sadece CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’a bırakıyor?
Yazarın Tüm Yazıları