GELECEK hafta sonu yapılacak olan AKP kongresi öncesinde, yaşanan süreci parti içi demokrasinin işleyişi bakımından anımsatmak istiyorum.
Bu anımsatmayı yaparken programının siyasi ilkeler bölümünde "Yarışmacı bir partiyiz", "Parti içi demokrasi, bireyin ve azınlık (muhalif) görüş sahiplerinin hukuku ve demokratik yarışma hakları sağlanarak geliştirilecektir", "Hiçbir bireysel ve kurumsal baskı kabul edilemez", "Seçilme hakkına saygı" diye yazan bir partiden söz ettiğimi de belirtmeliyim.
Yarışmacı parti olmanın temel şartı, birden fazla adaylı seçimlerdir.
Peki, AKP il ve ilçe kongreleri bu ilke ışığında mı yapıldı?
SONUNA KADAR MÜDAHALE
Soruya ne yazık ki "Hayır" yanıtı vermek durumundayız.
Çünkü, daha ilçe kongreleri başladığında, AKP’de nasıl bir kongre süreci yaşanacağı ortaya çıkmaya başladı.
Parti yönetimi, doğrudan Genel Başkan Tayyip Erdoğan’dan yetki alarak, hemen hemen tüm il ve ilçe kongrelerine müdahale etti; kongrelerde yarışma değil, tek adaylı seçim olması için büyük çaba gösterdi, ağır baskı yaptı.
Yönetim bu tutumu, "Kongrelerde kargaşa olmasın" diye açıkladı.
Parti yönetimi sonuçlardan ne kadar memnun kaldı bilemiyorum; ama vereceğim örnekler gösteriyor ki AKP’nin demokrat yanı ağır darbe aldı.
Isparta, Bingöl ve Kırıkkale il kongreleri ertelendi; bu kongreler için milletvekillerinin de karıştığı kavgalar yaşandı.
Ağrı’da, Genel Merkez’in adayına 53 fark atarak seçilen Kemal Yıldırım, yönetim kurulu ile birlikte görevden alındı; yerine ikinci aday atandı.
Eskişehir’de oylar defalarca sayıldı; ama yine de Genel Merkez’in istemediği Osman Yüksel iki oy farkla sandıktan galip çıkınca, kısa süre sonra görevinden alınmaktan kurtulamadı.
Mardin’de çekil baskısına direnen Ferhan Ademhan, Başbakan Erdoğan’ın önünde, kürsüde protesto yapmasına rağmen 156 oy aldı.
Mardin il kongresinde delegenin neredeyse yarısı da oy kullanmadı.
Çorum’da çekilmesi istenen adayın otomobiline saldırı yapılırken, Kastamonu’da genel merkezin adayına karşı çıkan milletvekilleri delege listesine bile yazılmadıklarından oy kullanmadı.
Yine de sonuçta seçim; ancak 259’a karşı 301’le kazanılabildi.
SEÇİLSELER ALINACAKLARDI
Genel Merkez özellikle üç büyük il için de ağırlık koydu; ancak yine de İzmir ve Ankara’da tekli aday başarısı sağlayamadı.
Baskı İstanbul’da, 695 delegeden 161’inin seçimlere katılmaması, geçerli oyların 470’te kalması, bir pusulaya tapu senedi konması suretiyle protesto edildi.
Ankara’da genel merkezin adayı; sadece 20 farkla (321-301) seçimi alırken, İzmir’de 364’e karşı 248 muhalif oy çıktı.
Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener, kendi ili Sivas’ta genel merkez adayının karşısında durdu; ama adayı 349’a karşı 277 ile seçimi kaybetti.
Anlayacağınız; Başbakan, yardımcısına bile şans tanımak istemedi.
Zaten, "Genel Merkez’in istemediği adaylar başarı sağlasaydı, akıbetlerinin görevden alınmayla sonuçlanacağı kesindi" demek de kehanet olmazdı.
Çünkü, aksi örneği hiç yok.
Peki, bütün bunlar CHP’de olsaydı, Başbakan ve AKP’liler ne derdi acaba?