TÜRK siyasetinin her dönem en büyük sorunu kamu kaynaklarının kişisel veya siyasal amaçlarla kullanılması oldu.
AKP, bu konuda büyük bir dönüşümü sağlayabilirdi.
Ancak, AKP de eski siyasi hastalıkları aynen sürdürüyor.
"Bizden" olanlar ileri, "Diğer Beyaz Türkler" geri itekleniyor.
Yolsuzlukla mücadele sözüyle iktidar olan AKP, bu konuda özenli görünmüyor.
Başbakan Tayyip Erdoğan, ülkenin dört bir yanından gelen Ali Dibo haberlerine, "Benim partilim bu işlere bulaşmaz" şeklinde kayırmacı bir mantıkla yaklaşıyor.
AKP’de de bu haberlere, "Bizi sevmeyenlerin uydurmaları" diye bakılması itibarlı oluyor.
OY DESTEĞİ EN AZ
Oysa Başbakan’ın küçük adımları büyük mesajlar verebilirdi.
Örneğin; Başbakan, partisinin il kongrelerine kamunun uçağı yerine partisince kiralanan bir uçakla gitse; kongre salonuna Başbakanlık otobüsü yerine parti otobüsü ile geçse eski siyasilerle farkını ortaya koymuş olmaz mıydı?
Bunda Başbakan’ın rahatı düşünülmüş olabilir; ama ya mütevazılık?
AKP’nin kamudaki kadrolarında da aynı tutumu görmek mümkün.
Bu iktidar döneminde de en az eskisi kadar kamu saltanatı sürdürülüyor.
Bunların görülmeyeceğini, etkilerinin olmayacağını düşünmemeli.
Çünkü, AKP yoksullukla mücadeleyi birinci sıraya oturtarak iktidar oldu.
Ama işsizlik yüzde 12’yi görürken AKP’li belediyelerle hükümet, yoksullara dağıtılan yardımların her yıl ne kadar azaldığı ile değil ne kadar arttığı ile övünüyorsa bu saltanat yoksulun gözünden kaçamaz.
Üstelik AKP hükümeti, demokrasi tarihimizin oy desteği en düşük hükümetidir.
Böyle bir hükümet döneminde her mahallede bir-iki AKP zengini doğarken yolsuzlukların üzerine gitmezse sonuç, diğer mahallelinin AKP’den uzaklaşmasından öte olmaz.
Eskiden de hep böyle oldu.
KİK’TEN AÇIKLAMA
"KİK’teki Ali Dibo dosyaları" yazımız üzerine Kamu İhale Kurumu (KİK) Başkanı Hasan Gül bir açıklama gönderdi.
Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’a danışmanlığı bir dönem yaptığını, Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdürüyken KİK’e atandığını bildiren Gül,Unakıtan’ın nezaket ziyaretini, Başbakanlık müsteşarına brifing verilmesini, odasında Unakıtan’lı fotoğrafının bulunmasını olağan görüyor.
Ben ise bu tutumların daha önce görülmediğini yineleyeceğim.
Bağımsız bir kurumun başkanı olarak Gül’ün bu fotoğraf olayını, "Bir basın toplantısında çekilmiş" diye savunmasını da anlamak mümkün değil.
Ancak, "incelemelerin ahlaka, vicdanlara uygun sonuçlanması" dileğimize, "Bunu sağlamak mevzuatın temel gereği; ettiğim yeminin de bana yüklediği bir sorumluluktur" yanıtı verilmesi son derece güzel bir yankıdır.
"Hatay’da gerçekleştirilen ihalelere yönelik iddialarla ilgili sürdürülen incelemeler, kamuoyu hassasiyeti de dikkate alınarak en kısa sürede sonuçlandırılacaktır" açıklaması da aynı değerdedir.
O günkü yazımın amacı da bundan öteye bir şey değildi.