DEVLET Bakanı ve AB Başmüzakerecisi Ali Babacan’ın gazetelerin Ankara yöneticileriyle yaptığı toplantı yaklaşık 2.5 saat sürdü.
İki saate yakın bölümü ekonomi alınca, AB Genel Sekreteri (ABGS) Büyükelçi Oğuz Demiralp sunuşuna, bence anlamlı olan şöyle bir cümleyle başladı:
"Kahvaltı sonrası ekonomi, öğle yemeği öncesi AB oluyor. Tabii yemek öncesi olduğu için kısa tutmak gerekiyor."
Sonuçta öyle de oldu; zaman daralınca AB ile ilgili soruları soramadık.
Her ne kadar Ali Babacan, "Merak etmeyin, AB konusuna gereken zamanı ayırıyorum" mesajı verse de arkadaşlarımızın soruları da gösterdi ki AB konusunun daha çok yemek öncesi konu haline geldiği görüşü egemen.
DERİNDEN GİDİYOR DA
Babacan, ekonomi ile başmüzakereciliğin birlikte yürütülmesinin zorluğuna işaret edildiğinde, bunun daha çok TÜSİAD görüşü olduğunu belirterek, "Bunu da düşünce özgürlüğü içinde görmek gerekir" dedi.
Babacan, iki görevin iç içe girdiğini, bu nedenle sorun yaşanmadığını; önemli olanın ekiplerin yaptıkları olduğunu belirterek şöyle bir örnek verdi:
"O kadar uyumlu ekiplerimiz var ki geçen gün birkaç arkadaşı aradım; baktım hepsi aynı mekánda. Neredesiniz ya, dedim. Tatile birlikte çıkmışlar."
Ekibin tamamının, "Yapıda benim de bir tuğlam olsun" mantığıyla hareket ettiğini, çalışmaların alttan olgunlaştırılıp yukarı taşındığını anlatan Babacan, geçmişte "15 günde 15 yasa" denilerek çıkarılan yasalarda sonradan 11 değişiklik yapıldığını anımsatıp geçmiş hükümete taş attı.
Ancak, bu hükümet döneminde çıkarılan yasalarda da sonradan birçok düzenleme yapıldığını, tasarılar daha Meclis’teyken ne gibi ileri-geri adımlar atıldığını ve bunların yarattığı sonuçlarını anımsadığımızda Babacan’ın biraz haksızlık ettiğini düşündük.
Babacan, kendilerinin böyle davranmadığı için Türkiye’nin geleceği olarak nitelediği AB işlerinin iyi gittiğini savunurken, "Belki sansasyonel konular olmadığı, pürüzsüz, derinden ve sessiz gidildiği için yapılanlar görülmüyor" dedi.
BİRAZ DA BİZİ AŞIYOR
Kurumların işi sahiplenmesi için ABGS’yi dominant yapmadıklarını aktaran Babacan, bence AB konusunun üzerinde çok da yük olmadığı inancında.
Yoksa, "Biz müzakerenin ekonomik ve teknik bölümlerini götürüyoruz, zaten diğer işleri Dışişleri Bakanlığı yapıyor" demezdi.
Diğer tüm aday ülkelerin güçlü başmüzakereci ile yola devam ettiğini düşündüğümüzde Babacan’ın tavrı biraz moral bozucu gibi gelebilir.
Ancak Babacan, şu açıklamayla rahatlatma yoluna gitti:
"Merak etmeyin her şey yolunda. Sıhhatli bir yapılanmaya gidildi. Göreceksiniz, Türkiye’nin şartlarına en uygun şey yapılacak. Sadece fotoğraf çekmiyoruz; Türkiye’nin MR’ını çeker gibi çalışıyoruz. Tarama süreciyle ilgili çalışmalarımız da bunu gösteriyor."
Bu su serpme amaçlı sözleri de bir koltukta iki büyük karpuzu taşımanın zorluğuna inanan bazı arkadaşlarımızı tatmin etmeyince, Babacan noktayı ilginç bir cümleyle koyma gereği duydu: