Şükrü Küçükşahin
Şükrü Küçükşahin
Şükrü KüçükşahinYazarın Tüm Yazıları

1 Ekim’den sonra Meclis

YEMİN krizinin hiç değilse CHP ayağının, AKP ile sağlanan mutabakat metni ardından çözülmesi siyasette bir rahatlama yaratması bekleniyordu.

Ancak Başbakan Tayyip Erdoğan, krizi çözen imzalar atıldıktan saatler sonra TBMM’de hükümet programı görüşmesinde CHP’ye oldukça sert sözlerle yüklendi; ‘teslim olacaksınız’ algısı yarattı, mutabakat metninin çok bir anlam ifade etmediği, verdiği onayın da gönülsüz olduğu izlenimi yarattı.
Başbakan, aynı üslubu ertesi günü partisinin grup toplantısında daha ileri noktaya taşıyınca Kemal Kılıçdaroğlu’ndan da aynı tonda karşılık geldi.
Yaşanan krizden AKP’nin elde ettiği her sonuca ulaştığı, CHP’yi yeterince sıkıştırdığı düşünülürken Erdoğan’ın, nezaketen de sorunlu olabilecek bu yaklaşımı, umalım anayasa yapım sürecine olumsuz bir etkide bulunmaz.
MECLİS KİLİTLENİRSE
Başbakan’ın bu iki konuşmasının, ‘12 Haziran balkon konuşmasıyla’ kıyaslandığı zaman da; ‘helalleşme’, ‘kibirden uzaklaşma’, ‘mütevazı olma’, ‘bundan sonra daha hassas olma’, ‘incitici kelam meydanlarda kalsın’ gibi kavram ve dileklerle pek örtüşmediği de ileri sürülebilir.
Başbakan’ın üslubunu, ‘AKP’nin, mutabakat metninde verdiği tavizi kamuoyundan gizleme’ amaçlı okusa da CHP’nin, yemin sürecinin derin bir muhasebesini yapması, geleceğe yönelik politikalarında buradan büyük dersler çıkarması gerektiği ortada.
En tepeden en alta kadar pek çok ismin süreçte ciddi hatalar yaptığına inanan CHP tabanının, birilerine fatura kesilmesini beklediği de bir kehanet değil.
Sanırım bunun bazı işaretlerini önümüzdeki bir iki ayda göreceğiz.
Hele bir Kılıçdaroğlu tatile gidip dönsün, CHP’nin bağımsız bir kuruluşa yaptırdığı seçim analizi çalışması üzerindeki değerlendirmeler bitsin.
CHP’de yaşanacak o süreçle ilgili pek çok değerlendirmeler yapılacak.
Umalım yargı da, 1 Ekim’de TBMM açılana kadar, neden olduğu yemin krizini çözecek bir ufuk açar, (çok umutlu değilim ama) büyük rahatlama yaşanır.
Çünkü, iktidarın kısa sürede bir yasal formüle onay vermesi beklenmediği için bir yandan yeni anayasa yapım süreci sekteye uğrayabilir, diğer yandan CHP her fırsatta Meclis’i kilitleme yoluna gider; gürültü patırtı bol olur.
İktidar, sayısal üstünlükle TBMM’yi ne kadar çalıştırsa da bu tablo değişmez.
ERDOĞAN’IN HEDEFİ
Çünkü görünen; CHP, aynı balkon konuşmasında anayasa için, “Sözü olanlarla en geniş anlamda istişare ve uzlaşma arayışı içinde olacağız” demiş Erdoğan’ın niyeti konusunda daha fazla kuşku duymaya başladı.
Dün Kılıçdaroğlu ile yaptığım görüşme de bu yönde işaretler verdi.
Yeni anayasada neleri istediklerini söylemesinin Erdoğan tarafından “Şart koşuyorlar” diye eleştirilmesinden rahatsızlık duyan Kılıçdaroğlu, “Biz ne istediğimizi söylemiş oluyoruz; asıl AKP’nin ne istediğini söylememesi eleştirilmeli” değerlendirmesini yaptı.
Buna rağmen, Anayasa komisyonuna verecekleri isimleri dahi netleştirmiş olan Kılıçdaroğlu, şu sözlerle de şüpheleri bulunduğunu ortaya koydu:
“Zaten Anayasa yapacaklarını sanmıyorum; yapmak istese bu sertlik neden? ‘Gelecek, teslim olacaksın’ anlayışı ile bu iş olur mu?” 
İşte bu noktada Başbakan’ın hedefi önemli hale geliyor; yani süreci CHP de dahil mi yürütecek, yoksa MHP veya BDT’den birini yeterli mi görecek?
NOT: Biz de tatile çıkalım dedik, 10 gün sonra buluşmak üzere.
Yazarın Tüm Yazıları