Önümüzdeki hafta ya da izleyen hafta kurtulacaklar.
Sadece genç kızlar değil, evlenip boşanan, dul kalan kadınlar da kurtulacak. İşe girdikten sonra, işten ayrılan kız çocukları da kurtulacak. OLAY NEYDİ? 1 Ekim 2008 tarihinden itibaren kız çocuklarını ilgilendiren yeni bir uygulama başladı. Yeni Sosyal Güvenlik Yasası ile kız ve erkek çocuklar arasındaki ayırım kaldırıldı. Bakmakla yükümlü olunan kişi kapsamında, kız çocukları için de 18 yaş sınırı getirildi. Öğrenim durumuna göre lise ve dengi öğrenimde yaş sınırı 20’ye, üniversite öğrencilerinde 25 yaşına kadar yükseltildi. Ancak bu yaştan sonra, kız çocuklarının sigortalı anne veya babasının üzerinden sağlık hizmeti almaları önlendi. Yasanın yayımlandığı tarihte ana veya babası tarafından bakmakla yükümlü olunan kızlara dokunulmadı ama bunlar da; işe girdiklerinde veya evlendiklerinde, sonradan işsiz kaldıklarında veya boşandıklarında, eski statülerine dönemiyorlardı. Ailede kişi başına düşen gelir, asgari ücretin (yani 796,50 TL’nin), üçte biri olan 265,50 TL’den az değil ise örneğin 300 TL ise, kız çocukları için her ay Genel Sağlık Sigortası primi ödenmesi gerekiyordu. NE OLDU? Olay milyonlarca aileyi ve genç kızı ilgilendirdiğinden, ciddi tepkiler oluştu. Nikahsız evlilikler arttı! Meclis’e şikayetler yağdı. Şikayetler dağ gibi yığılınca, yaklaşan seçimlerin de etkisiyle bu soruna bir çözüm bulundu. Kamu alacaklarının yeniden yapılandırılması ile ilgili Torba Yasa Tasarısı’na, TBMM Plan ve Bütçe Alt Komisyonu’nda bir madde eklenerek, kız çocuklarının mağduriyetlerini ortadan kaldıran bir düzenleme yapıldı. Torba Yasa Tasarısı’nın, 25 Ocak’ta Meclis Genel Kurulu’nda ele alınması bekleniyor. Kız çocukları ile ilgili madde aynen yasalaşırsa; bekâr, işsiz kalmış ya da boşanmış kız çocukları, önceden olduğu gibi sigortalı anne-babasının üzerinden sağlık hizmeti alabilecek. ARABACI FIKRASI Kız çocuklarına önce kısıtlama getirilmesi daha sonra da kaldırılması, bize aşağıdaki fıkrayı hatırlattı. Bir köyde, ağanın çok güzel arabası ve atı varmış. Kasabaya giderken, sürücüsü demiş ki; - Ağam ne güzel araban ve atın var. Herkes gibi ben de çok beğeniyorum. - Bana bak, çok beğeniyorsan, sana satayım. - Aman ağam nerede bende para, nasıl alırım? - Paraya gerek yok. Sen şu atın ...okunu ye, senin olsun. Sürücü, isteneni yapmış... Sonra kasabaya gitmişler. Alış-veriş bitip, köye dönerken, ağa suratı asık şekilde, konuşmuş; - Ben şimdi köye dönünce millete ne diyeceğim? - Ağam istiyorsan, sana arabayla atı satayım. - Öyle mi? Peki... Kaça satarsın? - Aldığım fiyata satarım ağam - Bana bak... Bak eğer birine söylersen, seni çok kötü yaparım. - Yok ağam, yemin ederim kimseye söylemem Peki o zaman demiş ve ağa da atın ... okunu yemiş. Köye yaklaşırken arabacının güldüğünü fark eden ağa; - Ne gülüyorsun ulan? - Şey ağam aklıma bir şey geldi de... - Ne geldi? - Biz köyden çıktığımızda bu araba ve at kimindi? - Kimin olacak ulan tabii ki benim... - Peki şimdi köye dönüyoruz bu araba ve at kimin? - Kimin olacak tabii ki benim... - Peki ağam o zaman sen de ben de bu ... oku niye yedik?