Paylaş
Hemen hepsi “gerçeğin” bir yönüne işaret eder.
Mesele hiçbirinden tam vazgeçmeden, dünyanın ve ülkenin o günkü ahvaline uygun bir kombinasyon oluşturmaktadır.
Bu anlamıyla, bizim cumhuriyetimiz de 20. yüzyılın başlarında bu esasa göre yapılanmıştır.
Devletimiz ideolojik olarak “altı ok” prensibine göre inşa edilmiştir.
Bugün hala CHP’nin amblemi olan bu ilkelerin üç tanesi Fransız Devrimi’nden esinlenmiştir.
Bu ilkeler, “laiklik”, “cumhuriyetçilik” ve “milliyetçilik”dir.
Diğer üç illkede ise Sovyet Ekim Devrimi’nin izlerini görürsünüz.
Bunlarda, sırasıyla “devletçilik”, “devrimcilik” ve “halkçılık” ilkeleridir.
Görüldüğü gibi her basiretli devlet yönetimi “zamanın ruhunu” da nazara olarak pragmatik düzenlemeler oluşturmaktadır.
1920’li yıllar için o andaki dünya dengelerini gözeten yönetim anlayışları, şüphesiz o çağın makulüdür.
Ancak zaman değişmektedir.
Dikkat ederseniz altı okun ikeleri arasında “demokrasi” ön planda değildir.
Bu kritik ilkenin göz ardı edilmesi, beraberinde diğer iyi niyetli ilkelerinin tümünü gölgeleyecek şekilde bürokratik bir oligarşinin oluşumuna neden olmuştur.
Altı ok pozitivist ve materyalist fikirlerden etkilenerek oluşturulmuş olmasına karşın, biraz da coğrafyamızın koşulları nedeniyle septik (şüpheci) bir karakter özelliği gösterir.
Halka güvenmemek, komşulara güvenmemek, ülke içinde etnik farklılıkları yok varsaymak, muhafazakarlığı tehlikeli addetmek... ister istemez baskıcı bir yönetim anlayışı oluşturmuştur.
Siyasi liberalizm olmayışı, kendi iç tutarlılığı yönünden ekonomik liberalizmi de kısıtlamıştır.
Bu durumun doğal sonucu altı ok ideolojisinin “refaha” mesafelenmiş olmasıdır.
Şimdilerde “zamanın ruhu” değişmiştir.
Altı okun ilkeleri bu toplum için yine önemlidir.
Ancak bir kısmının göreceli önemleri azalmıştır.
Devir, daha az hamaset, daha çok ticaret, daha yaygın demokrasi devridir.
Muhafazakar demokratlık yükselen bir değerdir.
Farklı etnik kimliklere demokratik saygı olmazsa olmazlara dahil olma durumundadır.
Demokrasi değişim dinamiğini koruduğu, hoşgörü omurgasını kolladığı, empatiyi, içselleştirdiği ölçüde derinleşir.
Bugünkü Türkiye fotoğrafı geçmişle kıyaslandığında çok önemli mesafeler almıştır.
Ancak başta Kürt meselesinde yeniden baş gösteren tıkanıklık ve iktidarın “otoriter muhafazakarlık” izlenimi veren bazı eylem ve söylemleri “zamanın ruhunun” gerektirdiği olgunluğa henüz ulaşılamadığına göstermektir. Her şeye rağmen, “endişeleri kabartmanın” gereği yoktur. Unutmayın bu toplum “demokrasi acemisidir”. Herkes her şeyi yeni yeni öğrenecektir.
Paylaş