Paylaş
SAYIN Başbakan bize göre cumhurbaşkanlığına aday olacaktır.
Sayın Tayyip Erdoğan’ın siyasette tarzı bellidir.
Diyelim seçimi riskli gördü ve “ters köşe” yaptı, aday olmadı.
Tüm siyasi kariyerini “tırmandırma” esasına göre oluşturmuş bir kişi, böylesi bir taktiksel geri çekilişten ne denli zarar göreceğini iyi bilir.
Herşeyden önce muhalefet onu “defe koyacaktır”.
Arkasından, siyasetten emekli olmayacaksa, mecburen partisinin üç dönem kuralını kaldırmak zorunda kalacaktır, ki bu da karizmasına ikinci bir darbe olur.
Siyasette ürkek olduğunuz zaman altınızdaki zemin kaymaya başlar.
Dolayısıyla hiç kimse Tayyip Erdoğan’dan cumhurbaşkanlığı iddiasından vazgeçmesini beklemesin.
Kaldı ki, halihazırda seçilme ihtimali en yüksek kişidir.
Kimse unutmasın, ağustos sıcağında seçim yapılacak.
Daha üç ay önce yüzde 45’ler mertebesinde oy almış bir partinin lideri olarak,
- En disiplinli seçmeniyle,
- İktidarın olanaklarıyla
- Rakip adaya göre siyaset tecrübesiyle, daha olayın başlangıcında “peşin favori” görünümdedir.
Vaka, rüzgarlar “az biraz” ters esmeye başlamıştır ama “an itibariyle” seçimi zorlanmadan kazanacağı objektif gözlemcilerin ortak görüşüdür.
Ekmel Bey’i sevecek miyiz?
MUHALEFETİN adayı Sayın Ekmelleddin İhsanoğlu’nun şansı ne olur?
Açıkça, bunu büyük ölçüde Sayın İhsanoğlu’nun seçmen nezdinde bırakacağı izlenim belirleyecek.
Adeta, “unutulmuş bir Osmanlı Şehzadesi” gibi bulunup, sunulan Sayın İhsanoğlu, anlaşıldığı kadarıyla, bilgili, olgun, kültürlü bir kişilik. Hatta onu geçmişte tanıyanlara göre bir “gizli değer”.
Şayet böyleyse 10 Ağustos’a kadar Sayın İhsanoğlu hepimize geçer, sarar, kavrar ve seçimi zorlanmadan kazanır.
Yani, belki kamuoyu önüne defalarca çıkacak Sayın İhsanoğlu, bu süreçte her yönüyle “deşilecek”, çözümlenilmeye çalışılacak.
Bu aşamalarda,
- Hata yapmadan,
- Hayal kırıklıkları yaratmadan
- Samimiyet kuşkusu oluşturmadan
- Kem-küm etmeden,
Derinlerden gelen bir kaliteyi (varsa) hissettirerek seçmenle buluşturabilirse… Ne ala, başarılı olur.
Yok, sinirlenir, polemik yapar, suçlar, bilmediği konulara fazla girer, dindar kimliğini eksik izah eder, babası ve Mehmet Akif’in cumhuriyetin kurucuları ile ilişkileri gibi hassas konularda tuzağa düşer, belden aşağı mücadelelerde dayanıksızlık gösterir…
O zaman çuvallar.
Diyeceğimiz, halk tarafından “sevilip sevilmemesi” çok önemli bir etken olacaktır. Bu durum da büyük ölçüde kendisine bağlıdır.
Baykal hep aynı
DENİZ Baykal, cumhurbaşkanlığı konusunda ne kadar mantıklı, ikna edici konuşuyor.
Ama, neticede ne oluyor.
Payı, paydayı sadeleştirdiğinizde, kutuplaşmayı öneriyor.
Ona göre İhsanoğlu’nun aday gösterilmesi, siyasetten vazgeçmek. “Siyasetten vazgeçince yerini kurnazlık almaya başlar. Cumhurbaşkanlığı adayı kurnazlıkla seçilmez, siyasetle seçilir veya seçilmeyebilir, bu bir mücadeledir”.
Verdiği demeç bu. Kazanmayı hedeflemeyen zihniyetiyle her zamanki gibi kronik muhalefete talip oluyor.
Kimse kusura bakmasın. Bu ülke Sayın Baykal gibilerin yaklaşımıyla gerildikçe gerildi. Zaten Sayın Erdoğan’ın bu tarzından şikayetçiyiz, hiç olmazsa muhalefet “uzlaşı kültürüne” hizmet etsin, makul insanların içinde bir damla da olsa “umut” kalsın.
Paylaş