Tayyip Erdoğan-Ali Koç- Büyükanıt bu aralar aynı dertten mustarip

Haberin Devamı

 

 

TÜRKİYE’de futbol, hani kent takımlarımızı ayrıca tutuyoruz da, büyük ölçüde GS, FB, BJK taraftarlığı üzerinden şekilleniyor.
Ben de Galatasaraylıyım. Kızdırma ve keyiflenme sırası şimdi bizde.
Bakınız, bizde futbol taraftarlığı enteresandır. Tercihlerimizin altında hiçbir sosyolojik gerekçe yatmaz. İşçi, patron, zengin, fakir, Türk, Kürt, Laz, CHP’li, AK Partili, MHP’li, Alevi, Sünni, işkenceci, mahkum...
Her kesimden insanımız, bir vesile, büyük ölçüde bu üç takımdan birine gönül vermiştir.
Halbuki dünya örneklerinde böylesi bir durum yoktur. İnternet üzerinden basit bir taramada, taraftarlık ve rekabetin sosyolojik kimliklerle irtibatlı olarak ayrıştığını görüyorsunuz. Protestan – Katolik, Katalan – İspanyol, işçi – burjuva, zengin – fakir, aşırı milliyetçi – ılımlı, mübadeleyle gelen – eski yerleşik...
Özetle kendilerini diğerlerinden farklı görenler, tuttukları takımlarını da bu esasa uygun farklılaştırıyorlar.
Ha, bizde neden böyle, bu iyi bir şey midir?
Bir bakış açısıyla, bu durumun sebebini cumhuriyetimizin bir başarısı olarak değerlendirebiliriz.
Genç cumhuriyetin ideolojik planda en önemli iddialarından biri de “kaynaşmış, sınıfsız, imtiyazsız bir toplum” yaratmaktı.
Türk kimliği dışında, alt kimlikleri bastırmaya yönelik kültür ve eğitim politikaları, denilebilir ki konu futbol olunca tam bir başarıya ulaşmış, neticede Silivri’den İmralı’ya, Çırağan’dan Ahırkapı’ya, Kışla’dan Cami’ye hiçbir sair etiketten etkilenmeden kendinden menkul takım tercihlerini oluşturuvermiştir.
İyi de, buradan mantık olarak “fanatizm” çıkmaması gerekir. Oysa hepimiz bayağı ciddi taraftar rollerdeyiz. Hatta kimilerimiz kırıp, dökecek kadar bu meseleyi önemsiyor.
Tüm dünyada yaslandığı kesimin futbol sahalarına yansıyan sesi olan taraftarlık, bizim ülkemizde bu yönüyle izahsız bir durum arz ediyor.
Bu hali, “az demokrasinin” bozulmuş bir tezahürü olarak da niteleyebilirsiniz, sapla samanı birbirinden ayırmayı becerebilen olgun bir toplumun üstün demokratik bilincine de bağlayabilirsiniz.
Ancak her halükarda garip bir durumumuz olduğu kesindir.

Haberin Devamı

Kültür Azizesi

Haberin Devamı

İZMİR Kültür Sanat Eğitim Vakfı (İKSEV), kurulduğu 1985 yılından beri büyük bir özveriyle kent kültür hayatında çok önemli bir işlev görüyor.
Vakfın başkanı Filiz Sarper’in bitmez, tükenmez bir çabayla yürüttüğü çalışmalarını, her İzmirli gibi hayranlık ve takdirle izliyoruz.
Bu yılın etkinlikleri 2 Mayıs’ta bir efsane, New York Filarmoni ile başladı.
Ahmet Adnan Saygun’da konseri izleyenlerin gözlerindeki mutluluk ışıltısı, sanki hepimize bir özel teşekkür borcu yüklüyor.
Filiz Sarper’i izledikçe, neden bu kentte bir “papalık” kurumu olmadığına hayıflanıyorum.
Hayrola! demeyin. Muradım, bu kurumun “azize” ilan edebilme yetkisine dairdir.
Sayın Sarper, bu kentin kültür hayatının taşıyıcı kolonu olmasının ötesine geçmiş ve pek çok kişinin nezdinde “kültür azizesi” mertebesine yükselmiştir.
Maddi – manevi fedakarlıklarında sınır tanımıyan bu hanımefendiye derin sevgi ve saygılarımızı sunuyoruz.

Günün öneri şarkı uyarlaması

Haberin Devamı

Uzun “duble” bir yoldayım. Gidiyorum gündüz gece.

Diyarbakır yolcuları

23 Mayıs’ta Aziz Kocaoğlu kalabalık bir heyetle Diyarbakır’a iade-i ziyarete gidecek. Başkan, STK yöneticileri ve kentin kanaat önderlerini bizzat arayarak geziye davet ediyor.
Aziz beyin bu yönlerine hayran olmamak mümkün değil. Doğru bildiğini vicdanına katarak hareket eden politik figür sayısının giderek azaldığı bir ortamda İzmir’in ve CHP’nin cesur yüzünü temsil ediyor.
Bu arada belirtelim ki kentimizin “popüler kültür kurnazları” için bu davete icabet edip etmemeye kara vermek hayli sıkıntı yaratmış gözüküyor.
“Gidersem iyi mi karşılanır, kötü mü?” ikilemin de muhtemelen kıvranıyorlar.
Onlara tavsiyem, bu geziye mutlaka katılmalarıdır. Böylelikle, hiç olmazsa “bozuk saat günde iki defa doğruyu gösterir” sözü kanıtlanmış olur.

Haberin Devamı

Politikacı tövbesi

“Bir daha asla kurmayacağım cümle düşük.”

 

Ferguson bile gitti

Hayattan rengi alın, hiçbir itirazımız olmaz. Ama lütfen İTO’dan Ekrem Bey’i almayın. Geri neyi kalır ki?

Yazarın Tüm Yazıları