Su yolunu bulur

FRANSI Başkanı Macron “İslam’da Aydınlanma” diye isimlendirdiği bir projeden söz ediyor.

Haberin Devamı

 

 Bu projeye, haklı olarak Müslüman ülkelerin yöneticilerinden, bu arada Türkiye’den de tepki geldi. “Haklı olarak” diyoruz, çünkü böylesi bir girişim Müslüman olmayan bir ülkenin siyasilerine düşmez. Ama, bu demek değildir ki “bedevi ve arabik” geleneklerin “din” olarak sunulması eleştirilemez.
İslam dininin kimi kurallarının dönemin koşulları içinde değerlendirilme gereğine pek çok İslami otorite de işaret eder. Pek tabii mevzu inanç meselesi olduğu için hassastır ve mümkünse “içeriden seslerle”, o da saygın ve kabul görmüş kişiler olması halinde, sınırlı çerçevede dikkatlice tartışılmalıdır.
Geçenlerde GATA Hastanesinin doktor sıfatını taşıyan bir yöneticisi “çok evliliği” “dini ruhsat”la temellendirilmiş ve Medeni Kanun’a karşı çıkan söylemleri ile gündemi meşgul etmişti. Hakikaten 21 yüzyılda, kadın-erkek eşitliğine aykırı bir fikri savunmak ve bu sapkın düşünceyi bir kutsal kitaba refere etmek, kabul edilebilir değildir. Bugün hiçbir medeni toplum düzeni kadını ikinci sınıf göremez. Kadın ne cennetteki huridir, ne evdeki çok eşten biri ya da cariyedir. Mirasta ayrımcılığa rıza göstermez, evlilik akdi “boş ol” denilerek sona erdirilemez, çocuk yaşta evlendirilemez, kocanın dayakla terbiyesi gibi bir hak söz konusu olamaz, kılık-kıyafetine, özgür iradesine karışılamaz. Kadın, özetle bir eşit bireydir.
Başa dönersek; Macron, bir “yanlış ağız” dır. Ama bu konularda bazı sorunlar olduğu da açıktır. İslam’a dair, otantik kurallarından ziyade ezel-ebed geçerli moral hükümlerinin ön plana çıkarılması bir ihtiyaçtır. Zaten süreç de bu şekilde gelişmektedir. Her tek tanrılı din kendi sosyolojik mecrasında, giderek çağdaş değerler ve pozitif bilimlerle mesafesini azaltmaktadır. İsevi Katolik dünyanın ruhani lideri Papa’nın söylemleri bu durumun açık örneğidir. Neticede “su yolunu bulur”.
Hariçten müdahaleye, “reform, aydınlanma,yapılandırma” gibi incitici, irkiltici ve itici söylemlere hiç gerek yoktur.

 

Haberin Devamı

Yalandan tedbir

Haberin Devamı

KORONA sosyal ilişkilere darbe vurmuştu. Mart, nisan mayıs aylarında büyük ölçüde evlere kapandık.
Yaz gelince tedbirler gevşetildi. Yine de kalabalık toplantılara mümkün mertebe iştirak edilmiyordu.
Ancak dar gruplar bir müddet sonra, sakınmadan beraber olmaya başladılar. Yakın arkadaşlar, mesela 10 kişi de olsalar sanki koronadan “muafiyet belgesi” almış gibi davranıyorlardı.
Şimdi havalar soğumaya başladı. Ama “yakın görüştüğüm tedbirlidir, ona itimat ederim” anlayışı maalesef yaygın bir şekilde devam ettiriliyor. Diyelim, pandemi öncesi aksatmadığımız mutat toplantılarımıza yine katılmıyoruz ama aynı kişilerle ayrı ayrı dar gruplar halinde sosyal birlikteliğimiz sürüyor.
Neticede kendimizi kandırarak, tehlikeye açık, Allah’a emanet hayatımıza devam ediyoruz.

Yazarın Tüm Yazıları