Paylaş
İmparatorluk döneminin demokrasi mücadelesi az değildir. 1908’de başlayan 2. Meşrutiyet döneminde Meclis-i Mebusan’ın yapısı etnik, dinsel ve siyasi partiler itibarı ile çok çeşitliydi. Yine basın o dönemde çok sesliydi. Dolayısıyla Cumhuriyet’in ilk dönemlerine göre çok daha demokratik bir ortam vardı.
Cumhuriyet, biraz da zamanın ruhunun etkisiyle “otokratik ulusalcı” bir yapı olarak kurgulandı. Kuruluşun mayası Batı’ya karşı verilen mücadele sebebiyle antiemperyalistti. Beri yandan “laik tabanlı pozitivist” felsefe benimsediği için batı medeniyetine de ulaşılması hedefliyordu.
Şimdi artık 2’nci yüzyıldayız. Bu özel geçmiş kendine özgü bir “demokrasi çiçeği” filizlendirecek. Bunun ön koşulu “bekâ” kaygılarını aşırı ön plana çıkartmamak. Demokrasi barış ve huzur ortamında serpiliyor. Demokrasi talep etmek devlet yönünden de bir özgüven göstergesidir. Bu anlamıyla geçmişin yaralarına dair, gerekirse özeleştirisi yapılarak, çok sesli, çok renkli, çok kültürlü bir ülke için beyaz sayfa açmak gerekiyor. Toplum böylesi gelişmelere hazırdır.
Siyasi partilerimizin de bu paralelde tutum alması halinde demokrasi her yönüyle ete kemiğe bürünecektir.
Paylaş